BirAyet; Fihrist; KUR'AN-I KERİM MEALLERİ 21 Enbiyâ Sûresi PEYGAMBERLER. 22 Hacc Sûresi HAC. 23 Mu'minûn Sûresi İNANANLAR. 24 Nûr Sûresi AYDINLIK. 25 EsmaülHüsna'nın. Esmaül Hüsna tabiri ile ifade edilen Allah'ın 99 ismi okunuşuna ve dinlemek için seçeneğe aşağıdan ulaşabilirsiniz. Er-Rahmân : Rahmetiyle muamele eden, esirgeyen. Cehennem azabından muhafaza eden Esmaül Hüsna okunuşu. ve bu mÜslÜman kiyimina karŞi sende kalk uyan, en azindan allah a dua et. KelimeKelimeKuranmeali#İsraSuresi21Onlardan bir kısmını, bir kısmına (ahireti isteyenlere dünyayı da vererek) nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Elbetteki ahiret İsra Suresi’nin Türkçe ve Arapça okunuşu Müslümanlar tarafından sıkça araştırılıyor. İsra Suresini okumak isteyenler Türkçe mealini ve tefsirini yazımızdan görebilirler 17İSRÂ SURESİ-21. AYET (Meâlleri Kıyasla): Unzur keyfe faddalnâ ba’dahum alâ ba’dın, ve lel âhıratu ekberu derecâtin ve ekberu tafdîlâ(tafdîlen). Bak, nasıl onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Muhakkak ki ahiret, dereceler bakımından daha büyüktür ve üstünlük bakımından da daha büyüktür. Rad Suresi 13 İbrahim Suresi 14 Hicr Suresi 15 Nahl Suresi 16 İsrâ Suresi 17 Kehf Suresi 18 Meryem Suresi 19 Tâ-Hâ Suresi 20 Enbiyâ Suresi 21 Hac Suresi 22 Mü'minûn Suresi 23 Nûr Suresi 24 Furkan Suresi 25 Şuarâ Suresi 26 Neml Suresi 27 Kasas Suresi 28 Ankebût Suresi 29 Rûm Suresi 30 Lokman Suresi 31 Secde Suresi 32 Ahzâb Suresi M7Y5OD2. İsra Suresi Okunuşu Anlamı ve Faziletleri. 26,32,33 ve 57. ayetler ile 73-80. ayetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. 111 ayettir. Sure, adını ilk ayetin konusu olan “İsra” olayından almıştır. “Geceleyin yürütmek” anlamına gelen “İsra”, Mîrac yolculuğunda, Hz. Peygamberin bir gece, Mekke’den Kudüs’e götürülmesini ifade eder. Surenin diğer bir adı da “Beni İsrail Suresi” Suresi 111 ayetten Suresi 281. sayfadan başlar 292. sayfaya kadar devam Peygamber Efendimiz İsra ve Zümer surelerini okumadıkça uyumadıkları rivayet edilmektedir. 2. Borçlu olan her gün okumaya devam ederse, Allah'ın izniyle borçlarından kurtulur. 3. Her gün 7 kere okuyan, haset ve dedikoduculardan korunur. 4. Konuşmakta zorluk çeken çoçukların üzerine her gün okunursa şikayetleri kaybolur. esra bi abdihı leylem minel mescidil harami ilel mescidil aksallezı barakna havlehu li nüriyehu min ayatina innehu hüves semıul besıyr ateyna musel kitabe ve cealnahü hüdel li beni israiyle ella tettehızu min dunı vekıla men hamelna mea nuh innehu kane abden şekura kadayna ila benı israiyle fil kitabi le tüfsidünne fil erdı merrateyni ve le ta'lünne ulüvven kebıra iza cae va'dü ulahüme beasna aleyküm ıbadel lena ülı be'sin şedıdin fe casu hılaled diyar ve kane va'dem mef'ula radedna lekümül kerrate aleyhim ve emdednaküm bi emvaliv ve benıne ve cealnaküm eksera nefıra ahsentüm ahsentüm li enfüsiküm ve in ese'tüm feleha fe iz cae va'dül ahırati li yesuu vücuheküm ve li yedhulül mescide kema dehaluhü evvele merrativ ve liyütebbiru ma alev tetbıra rabbüküm ey yerhameküm ve in udtüm udna ve cealna cehenneme lil kafirıne hasıyra hazel kur'ane yehdı lilletı hiye akvemü ve yübeşşirul mü'minınellezıne ya'melunes salihati enne lehüm ecran kebıra ennellezıne la yü'minune bil ahırati a'tedna lehüm azaben elıma yed'ul insanü biş şerri düaehu bil hayr ve kanel insanü acula cealnel leyle ven nehara ayeteyni fe mehavna ayetel leyli ve cealna ayeten nehari mübsıratel li tebteğu fadlem mir rabbiküm ve li ta'lemu adedes sinıne vel hısab ve külle şey'in fassalnahü tefsıyla külle insanin elzemnahü tairahu fı unukıh ve nuhricü lehu yevmel kıyameti kitabey yelkahü menşura kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve la teziru vaziratüv vizra uhra ve ma künna müazzibıne hatt neb'ase rasula iza eradna en nühlike karyeten emarna mütrafıha fe fesku fıha fe hakka aleyhel kavlü fe demmernaha tedmıra kem ehlena minel kuruni mim ba'di nuh ve kefa bi rabbike bi zünubi ıbadihı habıram besıyra kane yürıdül acilete accelna lehu fiha ma neşaü li men nürıdü sümme cealna lehu cehennem yaslaha mezmumem medhura men eradel ahırate ve sea leha sa'yeha ve hüve mü'minün fe ülaike kane sa'yühüm meşkura nümiddü haülai ve haülai min atai rabbik ve ma kane ataü rabbike mahzura keyfe faddalna ba'dahüm ala ba'd ve lel ahıratü ekberu deracativ ve ekberu tefdıyla tec'al meallahi ilahen ahara fe tak'ude mezmumem mahzula kada rabbüke elle ta'büdu illa iyyahü ve bil valedeyni ıhsana imma yeblüğanne ındekel kibera ehadühüma ev kilahüma fe la tekul lehüma üffiv ve la tenher hüma ve kul lehüma kavlen kerıma lehüma cenahaz zülli miner rahmeti ve kur rabbirhamhüma kema rabbeyanı sağıyra a'lemü bima fı nüfusiküm in tekunu salihıyne fe innehu kane lil evvabıne ğafura ati zel kurba hakkahu vel miskıne vebnes sebıli ve la tübezzir tebzıra mübezzirıne kanu ıhvaneş şeyatıyn ve kaneş şeytanü li rabbihı kefura imma tu'ridanne anhümübtiğae rahmetim mir rabbike tercuha fe kul lehüm kavlem meysura la tec'al yedek mağluleten ila unukike ve la tebsutha küllel beştı fe tak'ude melumem mahsura rabbeke yebsütur riska li mey yeşaü ve yakdir innehu kane bi ıbadihı habıram besıyra la taktülu evladeküm haşyete imlak nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebıra la takrabüz zina innehu kane fahışeh ve sae sebıla la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihı sültanen fe la yüsrif fil katl innehu kane mensura la takrabu malel yetımi illa billetı hiye ahsenü hatta yeblüğa eşüddehu ve evfu bil ahd innel ahde kane mes'ula evfül keyle iza kiltüm vesinu bil kıstasil müstekıym zalike hayruv ve hasenü te'vıla la takfü ma leyse leke bihı ılm innes sem'a vel besara vel füade küllü ülaike kane anhü mes'ula la temşi fil erdı merah inneka len tahrikal erda ve len teblüğal cibale tula zalike kane seyyiühu ınde rabbike mekruha mimma evha ileyke rabbüke minel hıkmeh ve la tec'al meallahi ilahen ahara fe tülka fı cehenneme melumem medhura fe asfaküm rabbüküm bil benıne vettehaze minel melaiketi inasa innekü le tekulune kavlen azıyma le kad sarrafna fı hazel kur'ani li yezzekkeru ve ma yezıdühüm illa nüfura lev kane meahu alihetün kema yekulune izel lebteğav ila zil arşi sebıla ve teala amma yekulune ulüvven kebıra lehüs semavatüs seb'u vel erdu ve men fıhinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihı ve lakil la tefkahune tesbıhahüm innehu kane halimen ğafura iza kara'tel kur'ane cealna beyneke ve beynellezıne la yü'minune bil ahırati hıcabem mestura cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nüfura a'lemü bima yestemiune bihı iz yestemiune ileyke ve iz hüm necva iz yekulüz zalimune in tetteiune illa racülem meshura keyfe darabu lekel emsale fe dallu fela yestetfy'une sebıla kalu e iza künna ızamev ve rufaten en inna le meb'usune halkan cedıda kunu hıcareten ev hadıda halkam mimma yekbüru fı suduriküm fe seyekulune mey yüıydüna kulillezı fetaraküm evvele merrah feseyünğıdune ileyke ruusehüm ve yekulune meta hu kul asa ey yekune karıba yed'uküm fe testecıbune bi hamdihı ve tezunnune il lebistüm illa kalila kul li ıbadı yekulülletı hiye ahsen inneş şeytane yenzeğu beynehüm inneş şeytane kane lil insani adüvvem mübına a'lemü bilküm iy yeşe' yerhamküm ev iy yeşe' yüazzibküm ve ma erselnake aleyhim vekıla rabbüke a'lemü bi men fis semavati vel ard ve le kad faddalna ba'dan nebiyyıne ala ba'dıv ve ateyna davude zebura zeamtaüm min dunihı fe la yemlikune keşfed durri anküm ve la tahvıla yed'une yebteğune illa rabbihimül vesılete eyyühüm akrabü ve yercune rahmetehu ve yehafune azabeh inne azabe rabbike kane mahzura im min karyetin illa nahnü mühlikuha kable yevmil kıyameti ev müazzibuha azaben şedıda kane zalike fil kitabi mestura ma meneana en nürsile bil ayati illa en kezzebe bihel evvelun ve ateyna semuden nakate mübsıraten fe zalemu biha ve ma nürsilü bil ayati illa tahvıfa iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner ru'yelletı eraynake illa fitnetel linnasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebıra iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs kale e escüdü li men halakte tıyna e raeyteke hazellezı kerramte aleyye le in ehherteni ila yevmil kıyameti le ahtenikenne zürriyyetehu illa kalıla fe men tebiake minhüm fe inne cehenneme ceazüküm cezaem mevfura menisteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura ıbadı leyse leke aleyhim sültan ve kefa bi rabbike vekıla yüzcı lekümül fülke fil bahri li tebteğu min fadlih innehu kane bi küm rahıyma iza messekümüd durru fil bahri dalle men ted'une illa iyyah felemma neccaküm ilel berri a'radtüm ve kanel insanü kefura fe emintüm ey yahsife biküm canibel berri ev yürsile aleyküm hasıben sümme la tecidu leküm vekıla emintüm ey yüıydekim fıhi taraten uhra fe yürsile aleyküm kasıfem miner rıhı fe yuğrikaküm bima kefartüm sümme la tecidu leküm aleyna bihı tebıa le kad kerramna benı ademe ve hamelnahüm fil berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve faddalnahüm ala kesırim mimmen halakna tefdıyla ned'u külle ünasim bi imamihim fe men utiye kitabehu bi yemınihı fe ülaike yakraune kitabehüm ve la yuzlemune fetıla men kane fı hazihı a'ma fe hüve fil ahırati a'ma ve edallü sebıla in kadu le yeftinuneke anillezı evhayna ileyke li tefteriye aleyna ğayrahu ve izel lettehazuke halıla lev la en sebbetnake le kad kidte terkenü ileyhim şey'en kalıla le ezaknake dı'fel hayati ve dı'fel memati sümme la tecidü leke aleyna nesıyra in kadu leyestefizzuneke minel erdı li yuhricuke minha ve izel la yelbesune hılafeke illa kalıla men kad erselna kableke mir rusülina ve la tecidü li sünnetina tahvıla salate li düluküş şemsi ila ğasekıl leyli ve kur'anel fecr inne kur'anel fecri kane meşhuda minel leyli fe tehecced bihı nafiletel leke asa ey yeb'aseke rabbüke mekamem mahmuda kur rabbi edhılnı müdhale sıdkıv ve ahricnı muhrace sıdkıv vec'al lı mil ledünke sültanen nesıyra kul cael hakku ve zehekal batıl innel batıle kane zehuka nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaüv ve rahmetül lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara iza en'amna alel insani a'rada ve nea bi canibih ve iza messehüş şerru kane yeusa küllüy ya'melü ala şakiletih fe rabbüküm a'lemü bi men hüve ehda sebıla yes'eluneke anir ruh kulir ruhu min emri rabbı ve ma utıtüm minel ılmi illa kalıla lein şi'na le nezhebenne billezı evhayna ileyke sümme la tecidü leke bihı aleyna vekıla rahmetem mir rabbik inne fadlehu kane aleyke kebıra leinictemeatil insü vel cinnü ala ey ye'tu bi misli hazel kur'ani la ye'tune bi mislihı ve lev kane ba'duhüm li ba'dın zahıra le kad sarrafna lin nasi fı hazel kur'ani min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura kalu len nü'mine leke hatta tef cüra lena minel erdı yembua tekune leke cennetüm min nehıyliv ve ınebin fe tüfecciral enhara hılaleha tefcıra tüskıtas semae kema zeamte aleyna kisefen ev te'tiye billahi vel melaiketi kabıla yekune leke beytüm min zuhrufin ev terka fis sema' min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura ve len nü'mine li rukıyyike hatta tünezzile aleyna kitaben nakraüh kul sübhane rabbı hel küntü illa beşerar rasula ma menean nase ey yü'minu iz caehümül hüda illa en kalu e beasellahü beşerar rasula lev kane fil erdı melaiketüy yemşune mutmeinnıne le nezzelna aleyhim mines semai meleker rasula kefa billahi şehıdem beynı ve beyneküm innehu kane bi ıbadihı habıram besıyra mey yehdillahü fe hüvel mühted ve mey yudlil fe len tecide lehüm evliyae min dunih ve nahşüruhüm yevmel kıyameti ala vücuhihim umyev ve bükmev ve summa me'vahüm cehennem küllema habet zidnahüm seıyra cezaühüm bi ennehüm keferu bi ayatina ve kalu e iza künna ızamev ve rufaten e inna le meb'usune halkan cedıda ve lem yerav ennellahellezı halekas semavati vel erda kadirun ala ey yahlüka mislehüm ve ceale lehüm ecelel la raybe fıh fe ebez zalimune illa küfura lev entüm temlikune hazine rahmeti rabbı izel le emsektüm heşyetel infak ve kanel insanü katura le kad ateyna musa tis'a ayatim beyyinatin fes'el benı israıle iz caehüm fe kale lehu fir'avnü innı le ezunnüke ya musa meshura le kad alimte ma enzele haülai illa rabbüs semavati vel erdı besair ve innı le ezunnüke ya fir'avnü mesbura erade ey yestefizzehüm minel erdı fe ağraknahü ve mem meahu cemıa kulna mim ba'dihı li benı israiyleskünül erda fe iza cae va'dül ahırati ci'na biküm lefıfa bil hakkı enzelnahü ve ibl hakkı nezel ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra kur'anen feraknahü li takraehu alen nasi ala müksiv ve nezzelnahü tenzıla aminu bihı ev la tü'minu innellezıne utül ılem min kablihı iza yütla aleyhim yehırrune lil ezkani sücceda yekulune sübhane rabbina in kane va'dü rabbina le mef'ula yehırrune lil ezkani yebkune ve yezıdühüm huşua evid'ur rahman eyyem ma ted'u fe lehül esmaül husna ve la techer bi salatike ve la tühafit biha vebteğı beyne zalike sebıla kulil hamdü lillahillezı lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve lem yekül lehu veliyyüm minez zülli ve kebbirhü tekbıra âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Kitab'ı Tevrat'ı verdik ve onu, "Benden başkasını vekil edinmeyin" diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık. kendilerini Nûh ile birlikte gemide taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu. Kitap'ta Tevrat'ta İsrailoğullarına, "Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz" diye hükmettik. bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince sizi cezalandırmak için üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va'd idi. onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide Beyt-i Makdis'e girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik. ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de cezaya döneriz. Biz cehennemi kafirlere bir zindan yapmışızdır. 9, bu Kur'an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü'minler için büyük bir mükafat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler. hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir. geceyi ve gündüzü kudretimizi gösteren iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık. insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. 14."Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter" denilecektir. doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz. bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına itaati emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz. sonra da nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. bu geçici dünyayı isterse orada ona, evet dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz. Sonra da cehennemi ona mekan yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak girer. de mü'min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir. lütfundan her birine; onlara da, bunlara da veririz. Rabbinin lütfu hiç kimseye yasaklanmış değildir. nasıl, onların kimini kimine üstün kıldık. Elbette ahiretteki dereceler daha büyüktür, üstünlükler daha büyüktür. ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki "Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı." içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir. Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle. sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve dilediğine kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. bir sebep olmadıkça, Allah'ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da kısas yoluyla öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz veren sözünden sorumludur. ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir. kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. bu sayılanların kötü olanları Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. Sonra kınanmış ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. erkek çocukları size seçip-ayırdı da kendisine meleklerden kız çocukları mı edindi? Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz. biz, onlar düşünüp öğüt alsınlar diye gerçekleri bu Kur'an'da değişik biçimlerde açıkladık. Fakat bu onların ancak kaçışlarını artırıyor. ki "Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah'la beraber başka ilahlar olsaydı, o zaman o ilahlar da arşın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı. her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir. gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm'dir hemen cezalandırmaz, mühlet verir, çok bağışlayandır. okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da ibadete layık ilah olarak sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar. seni dinlerlerken hangi maksatla dinlediklerini, kendi aralarında konuşurlarken de o zalimlerin, "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliyoruz. senin için ne türlü benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık doğru yolu bulamazlar. ki "Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?" ki "Şüphe mi var? İster taş olun ister demir!" 51."Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkansız olan başka bir varlık olun, yine de diriltileceksiniz." Diyecekler ki "Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?" De ki "Sizi ilk defa yaratan". Bunun üzerine başlarını sana alaylı bir tarzda sallayacaklar ve "Ne zamanmış o?" diyecekler. De ki "Yakın olsa gerek!" sizi kabirlerinizden çağıracağı, sizin de O'na hamd ederek emrine hemen uyacağınız ve kabirlerinizde pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla! 53.. Kullarıma söyle İnsanlara karşı en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır. sizi daha iyi bilir. Durumunuza göre dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Seni de onlara vekil olarak göndermedik. Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd'a da Zebûr'u verdik. ki "Onu bırakıp da ilah diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler." yalvardıkları bu varlıklar, "hangimiz daha yakın olacağız" diye Rablerine vesile ararlar. Onun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur. kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap'ta Levh-i Mahfuz'da yazılmış bulunuyor. Kureyş'in istediği mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu. Nitekim Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onlar bu yüzden zalim oldular. Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz. sana, "Muhakkak Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, Kur'an'da lanetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık. Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, sadece onların büyük azgınlıklarını daha da artırdı. meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, "Hiç ben, çamur halinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir miyim?" demişti. demişti ki "Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, azdırarak kontrolüm altına alacağım." şöyle dedi "Çekil, git". Onlardan kim sana uyarsa kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır." 64."Haydi onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun." Halbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez. 65."Şüphesiz, gerçek kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!" lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir. size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız sizi yüzüstü bırakıp kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür. karada sizi yere geçirmesinden, yahut üzerinize taşlar savuran kasırga göndermesinden, sonra da kendinize bir vekil bulamamaktan güvende misiniz? sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından, sonra da bize karşı kendiniz için arka çıkacak bir yardımcı bulamama durumun dan güvende misiniz? biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık. insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. O gün her kime kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar. bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. Eğer böyle yapabilselerdi işte o zaman seni dost edinirlerdi. biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın. o yerden Mekke'den sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. Bunu yapabilselerdi senin ardından orada pek az kalırlardı. önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın. zevalinden öğle vaktinde Batı'ya kaymasından gecenin karanlığına kadar belli vakitlerde namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir. bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a ulaştırsın. "Rabbim! Gireceğim yere doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. Çıkacağım yerden de beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver." ki "Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkumdur." Kur'an'dan, mü'minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur'an, ancak zararını artırır. nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer. ki "Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir." sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki "Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir." dileseydik biz sana vahyettiğimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın. Rabbin'den bir rahmet olarak böyle yapmadık. Çünkü O'nun sana olan lütfu büyüktür. ki "Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler." biz bu Kur'an'da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkarda direttiler. 90, 91, 92, ki "Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz." De ki "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen bir beşerim." hidayet Kur'an geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, "Allah bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?" demeleri engel olmuştur. ki "Eğer yeryüzünde, insanlar yerine, yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik." ki "Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir." kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa böyleleri için O'nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız. onların cezasıdır. Çünkü onlar âyetlerimizi inkar ettiler ve, "Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduktan sonra mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?" dediler. gökleri ve yeri yaratan Allah'ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. Fakat zalimler ancak inkarda direttiler. ki "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz. Zaten insan çok cimridir." biz Mûsâ'ya apaçık dokuz mucize verdik. İsrailoğullarına sor sana anlatsınlar Hani Mûsâ onlara gelmiş ve Firavun da ona, "Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey Mûsâ!" demişti. ise, "İyi biliyorsun ki, bunları ancak, göklerin ve yerin Rabbi apaçık deliller olarak indirmiştir. Ey Firavun, ben de seni kesinlikle helak olmuş bir kişi olarak görüyorum" demişti. üzerine Firavun işkence etmek ve öldürmek suretiyle o yerden onların kökünü kazımak istedi. Biz de onu ve beraberindekileri hep birden suda boğduk. ardından İsrailoğullarına şöyle dedik "Bu topraklarda oturun, ahiret va'di kıyamet gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz." onu Kur'an'ı hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Kur'an'ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik. ki "Ona ister inanın, ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur'an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar." 108."Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va'di mutlaka gerçekleşecektir" derler. ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır. ki "Rabbinizi ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. 111."Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a mahsustur" de ve O'nu tekbir ile yücelt. İsrâ suresinin 80 ayeti ne için okunur?Ayeti Kerimesi Fazileti Girilen yerde en iyi kabul olur ve her işi hallolur 17. İSRA … Girilen yerde en iyi kabul olur ve her işi hallolur.. Meleklerde devamlı yardımcı olurlar… Ayeti Kerime Olduğuından Abdestli Olarak suresi 80 ayet Sayfa kaçta?İsrâ suresi 281. sayfadan başlar ve 292. sayfada biter. 26,32,33 ve 57. âyetler ile 73-80. âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. İsra suresi 111 âyettir. Sûre, adını ilk âyetin konusu olan “İsrâ” olayından almıştır. “Geceleyin yürütmek” anlamına gelen “İsrâ”, Mîrac yolculuğunda, suresi 82 ayet ne için okunur?Herkesin yaptığı işlerden sorumlu olacağından, anne ve babaya iyi davranılması gerekliliğinden, temel dini emirlerden, Allah'ın ayetlerini inkâr edenlerin durumundan bahseder. İsra suresinin 82. Ayeti ise, okuyan kişiyi stresten, depresyondan ve ruhsal hastalıklardan suresi 21 ayet ne için okunur?Sınava oturunca oturunca Tâhâ suresinin 25-26. ayetleri okunur Rabbişrah li yessir li ukdeten min kavli Anlamı Rabbim! … Sınav gecesi İsrâ suresinin 21. ayeti kerimesi 2970 defa okunur Keyfe feddalnâ ba'zahüm alâ bâz Anlamı Nasıl bazılarını bazılarına üstün suresinin faydaları nelerdir?İsra Suresi'nin Faydaları Peygamber Efendimizin her gece İsra ve Zümer Surelerini okuduğu rivayet edilmektedir. İsra Suresi'ni okuyan kişi kendisine karşı yapılan kıskançlıktan, nazardan ve hasetten korunur. Bu sureyi okuma alışkanlığı edinenlerin başkalarına karşı hasede ve kıskançlığa düşmeyeceği de suresi 105 ayet ne için okunur?İsra Suresinin 105-106. ayetleri hakkında rivayet edildi ki Hasta kişi, elini ağrıyan yerin üzerine koyup şifa olacağına inanarak İsra suresinin 105. ayetini okursa, Allah'ın izniyle ağrıyan yere şifa olur. … Ayeti kerimesini suya 14 kere okursa, iftarını o suyla açarsa Allahın izniyle bütün hastalıklara şifa suresi kaçıncı cüzde kaçıncı sayfada?İsra Suresi Kur'an-ı Kerim'de Kaçıncı Sayfada ve Hangi Cüzdedir? İsra Suresinin bulunduğu sayfa 281. sayfadır. Bu sayfadan başlayan bu sure 292. sayfaya kadar devam etmektedir. Surenin bulunduğu cüz ise 15. Cüzdür. Yazı dolaşımı Meal Ayet Arapça اُنْظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ وَلَلْاٰخِرَةُ اَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَاَكْبَرُ تَفْض۪يلًا Türkçe Okunuşu * Unzur keyfe faddalnâ ba’dahum alâ ba’dinc velel-âḣiratu ekberu deracâtin veekberu tefdîlân 1. Ömer Çelik Meali İnsanları dünyada çeşitli yönlerden birbirlerine nasıl üstün kıldığımıza bir baksana! Ama âhirette sahip olunacak dereceler ve üstünlükler elbette daha büyük olacaktır. 2. Diyanet Vakfı Meali Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük üstünlükler vardır. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Bak nasıl, onların kimini kimine üstün kıldık. Elbette ahiretteki dereceler daha büyüktür, üstünlükler daha büyüktür. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Bak! Onların bir kısmını diğerine nasıl üstün kıldık! Elbette ahiret, hem dereceler bakımından daha büyüktür, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Bak bir kısmını diğerine nasıl tafdıl etmişiz ve elbette Âhıret derecatca da daha büyük, tafdılce de daha büyüktür 7. Hasan Basri Çantay Meali Baksan a, biz onların kimini kiminden nasıl üstün kıldık. Elbette âhiret, dereceler farkları i'tibariyle de daha büyükdür, üstün kılmak bakımından da daha büyükdür. 8. Hayrat Neşriyat Meali Bak, rızıkta ve makamda onların bazısını bazısından nasıl üstün kıldık! Elbette âhiret, hem dereceler i'tibâriyle daha büyük, hem de üstünlük i'tibâriyle daha büyüktür. 9. Ali Fikri Yavuz Meali Bak, bir kısmını diğerine nasıl üstün kıldık rızk ve mevkilerini değişik yaptık. Elbette âhiret, derece farkları yönünden daha büyüktür, faziletçe de daha yüksektir. 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Bak! Onların bazısını bazısı üzerine nasıl üstün kılmışızdır. Ve elbetteki ki, ahiret, dereceler itibariyle daha büyüktür ve üstünlük itibariyle de daha büyüktür. 11. Ümit Şimşek Meali Onları birbirine nasıl üstün kıldığımıza bir bak. Âhiretin ise mertebeleri de, üstünlükleri de daha yüksektir. 12. Yusuf Ali English Meali See how We have bestowed more on some than on others; but verily the Hereafter is more in rank and gradation and more in excellence. Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. İsrâ Sûresi 21. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 1- Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah sübhandır münezzehtir-yücedir. O Semi'dir herşeyi işitendir, Basir'dir hakkıyle görendir. 17-İsrâ 1 سُبْحَانَ الَّـذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah sübhandır münezzehtir-yücedir. O Semi'dir herşeyi işitendir, Basir'dir hakkıyle görendir. -1 2- Biz Musa'ya Kitab verdik ve "Ben'den başkasını Vekil edinmeyin" diyerek onu İsrailoğulları için hidayete rehber-kılavuz kıldık. 17-İsrâ 2 وَاٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ اَلَّا تَتَّخِذُوا مِنْ دُون۪ي وَك۪يلاًۜ Biz Musa'ya Kitab verdik ve "Ben'den başkasını Vekil edinmeyin" diyerek onu İsrailoğulları için hidayete rehber-kılavuz kıldık. -2 3- Ey Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın nesli-kuşağı. O sabırlı elçimiz, çok şükreden bir kuldu. 17-İsrâ 3 ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۜ اِنَّهُ كَانَ عَبْداً شَكُوراً Ey Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın nesli-kuşağı. O sabırlı elçimiz, çok şükreden bir kuldu. -3 4- Biz Kitap'ta İsrailoğullarına "Sizler yeryüzünde iki defa fesat bozgunculuk çıkaracaksınız ve azgın bir kibirle kabarıp-yükseleceksiniz" diye bildirdik. 17-İsrâ 4 وَقَضَيْنَٓا اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الْاَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْـلُنَّ عُـلُواًّ كَب۪يراً Biz Kitap'ta İsrailoğullarına "Sizler yeryüzünde iki defa fesat bozgunculuk çıkaracaksınız ve azgın bir kibirle kabarıp-yükseleceksiniz" diye bildirdik. -4 5- O ikiden ilkinin vadesi geldiği zaman oldukça zorlu-güçlü kullarımızı üzerinize salıp-gönderdik de sizi memleketin her köşesinde evlerin aralarına kadar arayıp-araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi. 17-İsrâ 5 فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ اُو۫لٰيهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَاداً لَنَٓا اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِۜ وَكَانَ وَعْداً مَفْعُولاً O ikiden ilkinin vadesi geldiği zaman oldukça zorlu-güçlü kullarımızı üzerinize salıp-gönderdik de sizi memleketin her köşesinde evlerin aralarına kadar arayıp-araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi. -5 6- Sonra onlara karşı size tekrar 'üstünlük ve devlet' verdik, size mallar ve çocuklarla yardım ederek cemiyetinizi topluluğunuzu, sayıca çoğalttık. 17-İsrâ 6 ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَاَمْدَدْنَاكُمْ بِاَمْوَالٍ وَبَن۪ينَ وَجَعَلْنَاكُمْ اَكْثَرَ نَف۪يراً Sonra onlara karşı size tekrar 'üstünlük ve devlet' verdik, size mallar ve çocuklarla yardım ederek cemiyetinizi topluluğunuzu, sayıca çoğalttık. -6 7- Eğer ihsan iyilik ederseniz kendi nefsinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da kendinizedir. Sonunda diğerinin vadesi geldiği zaman üzerinize gönderdiklerimiz yüzlerinizi karartıp-kötüleştirsinler, birincisinde ona girdikleri gibi mescide girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler. 17-İsrâ 7 اِنْ اَحْسَنْتُمْ اَحْسَنْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ وَاِنْ اَسَأْتُمْ فَلَهَاۜ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ لِيَسُٓؤُ۫ا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْب۪يراً Eğer ihsan iyilik ederseniz kendi nefsinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da kendinizedir. Sonunda diğerinin vadesi geldiği zaman üzerinize gönderdiklerimiz yüzlerinizi karartıp-kötüleştirsinler, birincisinde ona girdikleri gibi mescide girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler. -7 8- Tevbe ederseniz umulur ki Rabbiniz size merhamet eder fakat fesada dönerseniz, Biz de sizi cezalandırmaya döneriz. Biz cehennemi kafirler için bir zindan kıldık. 17-İsrâ 8 عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يَرْحَمَكُمْۚ وَاِنْ عُدْتُمْ عُدْنَاۢ وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِر۪ينَ حَص۪يراً Tevbe ederseniz umulur ki Rabbiniz size merhamet eder fakat fesada dönerseniz, Biz de sizi cezalandırmaya döneriz. Biz cehennemi kafirler için bir zindan kıldık. -8 9- Şüphe yok ki bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere onlar için gerçekten büyük bir ecir-mükafat olduğunu müjdeler. 17-İsrâ 9 اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْد۪ي لِلَّت۪ي هِيَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِن۪ينَ الَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْراً كَب۪يراًۙ Şüphe yok ki bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere onlar için gerçekten büyük bir ecir-mükafat olduğunu müjdeler. -9 10- Ahirete inanmayanlara da elim-acıklı bir azab hazırlamışızdır. 17-İsrâ 10 وَاَنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً اَل۪يماً۟ Ahirete inanmayanlara da elim-acıklı bir azab hazırlamışızdır. -10 11- İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de kötülüğe de dua etmektedir. İnsan pek acelecidir. 17-İsrâ 11 وَيَدْعُ الْاِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَٓاءَهُ بِالْخَيْرِۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ عَجُولاً İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de kötülüğe de dua etmektedir. İnsan pek acelecidir. -11 12- Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık. Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin ayetini silip, gündüzün ayetini aydınlık kıldık. Biz size gerekli her şeyi ayrıntılı biçimde açıkladık. 17-İsrâ 12 وَجَعَلْنَا الَّيْلَ وَالنَّهَارَ اٰيَتَيْنِ فَمَحَوْنَٓا اٰيَةَ الَّيْلِ وَجَعَلْـنَٓا اٰيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُوا فَضْلاً مِنْ رَبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّن۪ينَ وَالْحِسَابَۜ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْص۪يلاً Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık. Rabbinizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin ayetini silip, gündüzün ayetini aydınlık kıldık. Biz size gerekli her şeyi ayrıntılı biçimde açıkladık. -12 13- Biz, her insanın kuşunu amelini ve nasibini kendi boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için açılmış bulacağı bir kitabı önüne çıkarırız. 17-İsrâ 13 وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَاباً يَلْقٰيهُ مَنْشُوراً Biz, her insanın kuşunu amelini ve nasibini kendi boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için açılmış bulacağı bir kitabı önüne çıkarırız. -13 14- Kendi kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak nefsin sana yeter. 17-İsrâ 14 اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ Kendi kitabını oku. Bugün hesap görücü olarak nefsin sana yeter. -14 15- Kim hidayete doğru yola ererse, kendi nefsi için hidayete erer. Kim de doğruluktan saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir resul uyarıp-korkutucu elçi gönderinceye kadar hiçbir topluma azab edecek değiliz. 17-İsrâ 15 مَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولاً Kim hidayete doğru yola ererse, kendi nefsi için hidayete erer. Kim de doğruluktan saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir resul uyarıp-korkutucu elçi gönderinceye kadar hiçbir topluma azab edecek değiliz. -15 16- Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' hak ve adaleti emrederiz buna rağmen onlar onda emirlerimizde ve o ülkede fasıklık yaparlar. Böylece onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz. 17-İsrâ 16 وَاِذَٓا اَرَدْنَٓا اَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً اَمَرْنَا مُتْرَف۪يهَا فَفَسَقُوا ف۪يهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْم۪يراً Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' hak ve adaleti emrederiz buna rağmen onlar onda emirlerimizde ve o ülkede fasıklık yaparlar. Böylece onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz. -16 17- Biz Nuh'tan sonra nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarına, Habir haber alıcı ve Basir görücü olarak Rabbin yeter. 17-İsrâ 17 وَكَمْ اَهْلَكْنَا مِنَ الْقُرُونِ مِنْ بَعْدِ نُوحٍۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يراً بَص۪يراً Biz Nuh'tan sonra nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarına, Habir haber alıcı ve Basir görücü olarak Rabbin yeter. -17 18- Kim çarçabuk gelip-geçeni dünyayı isterse, müstehak görüp dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada çarçabuk veririz. Sonra da ona cehennemi yurt kılarız, kınanmış ve rahmetten kovulmuş olarak oraya girer. 17-İsrâ 18 مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ ف۪يهَا مَا نَشَٓاءُ لِمَنْ نُر۪يدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَۚ يَصْلٰيهَا مَذْمُوماً مَدْحُوراً Kim çarçabuk gelip-geçeni dünyayı isterse, müstehak görüp dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada çarçabuk veririz. Sonra da ona cehennemi yurt kılarız, kınanmış ve rahmetten kovulmuş olarak oraya girer. -18 19- Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak kendine yaraşır çaba göstererek ona ahirete çalışırsa, işte böylelerinin çabası Allah katında makbul ve meşkurdur şükre-teşekküre değerdir. 17-İsrâ 19 وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُوراً Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak kendine yaraşır çaba göstererek ona ahirete çalışırsa, işte böylelerinin çabası Allah katında makbul ve meşkurdur şükre-teşekküre değerdir. -19 20- Dünyayı veya ahireti isteyenlerin hepsine, onlara da bunlara da Rabbinin dünyadaki ihsanından veririz. Rabbinin dünyevi ihsanı, sadece ahireti de istese hiç kimseye kısıtlanmış-engellenmiş değildir. 17-İsrâ 20 كُلاًّ نُمِدُّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ مِنْ عَطَٓاءِ رَبِّكَۜ وَمَا كَانَ عَطَٓاءُ رَبِّكَ مَحْظُوراً Dünyayı veya ahireti isteyenlerin hepsine, onlara da bunlara da Rabbinin dünyadaki ihsanından veririz. Rabbinin dünyevi ihsanı, sadece ahireti de istese hiç kimseye kısıtlanmış-engellenmiş değildir. -20 21- Onlardan bir kısmını, bir kısmına ahireti isteyenlere dünyayı da vererek nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Elbetteki ahiret dereceler bakımından daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyüktür. 17-İsrâ 21 اُنْظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ وَلَلْاٰخِرَةُ اَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَاَكْبَرُ تَفْض۪يلاً Onlardan bir kısmını, bir kısmına ahireti isteyenlere dünyayı da vererek nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Elbetteki ahiret dereceler bakımından daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyüktür. -21 22- Allah ile beraber başka ilah edinme yoksa kınanmış ve kendi başına yalnız ve yardımcısız bırakılmış olursun. 17-İsrâ 22 لَا تَجْعَلْ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُوماً مَخْذُولاً۟ Allah ile beraber başka ilah edinme yoksa kınanmış ve kendi başına yalnız ve yardımcısız bırakılmış olursun. -22 23- Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmanızı emretti. Ey mü'min şayet onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara hiçbir durumda "Öf" bile deme ve onları azarlama, onlara güzel söz söyle. 17-İsrâ 23 وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَاناًۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَر۪يماً Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmanızı emretti. Ey mü'min şayet onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara hiçbir durumda "Öf" bile deme ve onları azarlama, onlara güzel söz söyle. -23 24- Onları esirgeyip-merhamet ederek üzerlerine alçakgönüllülük tevazu kanadını ger ve de ki "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl esirgeyip-merhamet ederek bakıp-terbiye ettilerse, Sen de onları esirgeyip-merhamet et." 17-İsrâ 24 وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يراًۜ Onları esirgeyip-merhamet ederek üzerlerine alçakgönüllülük tevazu kanadını ger ve de ki "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl esirgeyip-merhamet ederek bakıp-terbiye ettilerse, Sen de onları esirgeyip-merhamet et." -24 25- Rabbiniz, sizin içinizdekileri çok iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O da Kendisine yönelip-dönenler için Gafur'dur çok bağışlayandır. 17-İsrâ 25 رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُوراً Rabbiniz, sizin içinizdekileri çok iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O da Kendisine yönelip-dönenler için Gafur'dur çok bağışlayandır. -25 26- Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Fakat israf ederek saçıp-savurma. 17-İsrâ 26 وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يراً Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Fakat israf ederek saçıp-savurma. -26 27- Çünkü Rabbinin nimetini hükme göre kullanmayıp saçıp-savuranlar, bu konuda şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. 17-İsrâ 27 اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُوراً Çünkü Rabbinin nimetini hükme göre kullanmayıp saçıp-savuranlar, bu konuda şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. -27 28- Eğer Rabbinden umup-beklediğin bir rahmet için israftan kaçınıyor, onlara aşırı istekleriyle seni israfa sürükleyenlere yüzçevirmek zorunda kalıyorsan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle. 17-İsrâ 28 وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً Eğer Rabbinden umup-beklediğin bir rahmet için israftan kaçınıyor, onlara aşırı istekleriyle seni israfa sürükleyenlere yüzçevirmek zorunda kalıyorsan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle. -28 29- Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Yoksa kınanır ve israf ettiklerinin hasreti-pişmanlığı içinde kalırsın. 17-İsrâ 29 وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Yoksa kınanır ve israf ettiklerinin hasreti-pişmanlığı içinde kalırsın. -29 30- Rabbin dilediğine rızkı bol verip-genişletir, dilediğine de kısar. Gerçekten O Habir'dir her şeyden haberdar olandır, Basir'dir hakkıyle görendir. 17-İsrâ 30 اِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِه۪ خَب۪يراً بَص۪يراً۟ Rabbin dilediğine rızkı bol verip-genişletir, dilediğine de kısar. Gerçekten O Habir'dir her şeyden haberdar olandır, Basir'dir hakkıyle görendir. -30 31- Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onlara da, sizlere de Biz rızık veririz. Onları öldürmek büyük bir suçtur-günahtır. 17-İsrâ 31 وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ خَشْيَةَ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَاِيَّاكُمْۜ اِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْـٔاً كَب۪يراً Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onlara da, sizlere de Biz rızık veririz. Onları öldürmek büyük bir suçtur-günahtır. -31 32- Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o 'çirkin bir hayasızlık', kendisi ve akibeti kötü bir yoldur. 17-İsrâ 32 وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلاً Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o 'çirkin bir hayasızlık', kendisi ve akibeti kötü bir yoldur. -32 33- Haklı bir neden olmaksızın Allah'ın haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim mazlum olarak zulmen öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir. Artık o da öldürmede aşırı gitmesin. Zaten ona kısas yetkisiyle yardım edilmiştir. 17-İsrâ 33 وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَمَنْ قُتِلَ مَظْلُوماً فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّه۪ سُلْطَاناً فَلَا يُسْرِفْ فِي الْقَتْلِۜ اِنَّهُ كَانَ مَنْصُوراً Haklı bir neden olmaksızın Allah'ın haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim mazlum olarak zulmen öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir. Artık o da öldürmede aşırı gitmesin. Zaten ona kısas yetkisiyle yardım edilmiştir. -33 34- Rüşdüne erginlik çağına erişinceye kadar -en güzel bir tarzda olmadıkça- yetimin malına yaklaşmayın. Ahdi verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü ahid bir sorumluluktur. 17-İsrâ 34 وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَت۪يمِ اِلَّا بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُۖ وَاَوْفُوا بِالْعَهْدِۚ اِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُ۫لاً Rüşdüne erginlik çağına erişinceye kadar -en güzel bir tarzda olmadıkça- yetimin malına yaklaşmayın. Ahdi verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü ahid bir sorumluluktur. -34 35- Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın. Bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir. 17-İsrâ 35 وَاَوْفُوا الْكَيْلَ اِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَق۪يمِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلاً Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın. Bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir. -35 36- Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. 17-İsrâ 36 وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لاً Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. -36 37- Yeryüzünde kibirli bir azametle böbürlenerek yürüme. Çünkü sen derinlik olarak ne yeri yarabilirsin, ne de boyca yükseklik olarak dağlara erişebilirsin. 17-İsrâ 37 وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحاًۚ اِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولاً Yeryüzünde kibirli bir azametle böbürlenerek yürüme. Çünkü sen derinlik olarak ne yeri yarabilirsin, ne de boyca yükseklik olarak dağlara erişebilirsin. -37 38- Kötü olan bütün bunlar, Rabbın katında sevilmeyen şeylerdir. 17-İsrâ 38 كُلُّ ذٰلِكَ كَانَ سَيِّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهاً Kötü olan bütün bunlar, Rabbın katında sevilmeyen şeylerdir. -38 39- İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Rabbin ile beraber başka ilah edinme yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. 17-İsrâ 39 ذٰلِكَ مِمَّٓا اَوْحٰٓى اِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِۜ وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ فَتُلْقٰى ف۪ي جَهَنَّمَ مَلُوماً مَدْحُوراً İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Rabbin ile beraber başka ilah edinme yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. -39 40- Ey müşrikler Rabbiniz size erkekleri seçti de, Kendine meleklerden dişiler mi edindi? Gerçekten siz büyük bir söz söylemektesiniz. 17-İsrâ 40 اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثاًۜ اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلاً عَظ۪يماً۟ Ey müşrikler Rabbiniz size erkekleri seçti de, Kendine meleklerden dişiler mi edindi? Gerçekten siz büyük bir söz söylemektesiniz. -40 41- Andolsun ki Biz bu Kur'an'da hatırlayıp-öğüt alsınlar diye çeşitli açıklamalar yaptık. Fakat bu onların 'nefretle uzaklaşmalarından' başka bir şeyi arttırmıyor. 17-İsrâ 41 وَلَقَدْ صَرَّفْنَا ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِيَذَّكَّرُواۜ وَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا نُفُوراً Andolsun ki Biz bu Kur'an'da hatırlayıp-öğüt alsınlar diye çeşitli açıklamalar yaptık. Fakat bu onların 'nefretle uzaklaşmalarından' başka bir şeyi arttırmıyor. -41 42- De ki "Eğer söyledikleri gibi O'nunla beraber başka ilahlar olsaydı, onlar arşın Sahibine mutlaka bir yol ararlardı." 17-İsrâ 42 قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذاً لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلاً De ki "Eğer söyledikleri gibi O'nunla beraber başka ilahlar olsaydı, onlar arşın Sahibine mutlaka bir yol ararlardı." -42 43- O, onların dediklerinden tamamiyle münezzehtir, büyük ve 'çok ulu bir yükseklikle yücedir'. 17-İsrâ 43 سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُواًّ كَب۪يراً O, onların dediklerinden tamamiyle münezzehtir, büyük ve 'çok ulu bir yükseklikle yücedir'. -43 44- Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih etmektedir. O'nu hamd ile şükür dolu övgüyle tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O Halim'dir rahmetiyle yumuşak davranandır, Gafur'dur çok bağışlayandır. 17-İsrâ 44 تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يماً غَفُوراً Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih etmektedir. O'nu hamd ile şükür dolu övgüyle tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O Halim'dir rahmetiyle yumuşak davranandır, Gafur'dur çok bağışlayandır. -44 45- Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasına gizli-görünmez bir perde çekeriz. 17-İsrâ 45 وَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ حِجَاباً مَسْتُوراًۙ Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasına gizli-görünmez bir perde çekeriz. -45 46- Ve küfrettikleri için onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen örtüler kabuklar, kulaklarına da ağırlık koyarız. Sen Kur'an'da Rabbini Bir ve tek ilah olarak zikrettiğin andığın zaman onlar nefretle ve ortaklarının gazabından ürkerek arkalarına dönüp kaçarlar. 17-İsrâ 46 وَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ وَف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْراًۜ وَاِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْاٰنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ نُفُوراً Ve küfrettikleri için onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen örtüler kabuklar, kulaklarına da ağırlık koyarız. Sen Kur'an'da Rabbini Bir ve tek ilah olarak zikrettiğin andığın zaman onlar nefretle ve ortaklarının gazabından ürkerek arkalarına dönüp kaçarlar. -46 47- Biz onların seni dinlediklerinde ne maksatla-neyi dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz. 17-İsrâ 47 نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِه۪ٓ اِذْ يَسْتَمِعُونَ اِلَيْكَ وَاِذْ هُمْ نَجْوٰٓى اِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا رَجُلاً مَسْحُوراً Biz onların seni dinlediklerinde ne maksatla-neyi dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz. -47 48- Senin için suizanla nasıl emsaller verdiklerine bir bak. Bu yüzden dalalete sapıklığa düştüler. Artık hak yolu bulmaya güçleri yetmez. 17-İsrâ 48 اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْاَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ سَب۪يلاً Senin için suizanla nasıl emsaller verdiklerine bir bak. Bu yüzden dalalete sapıklığa düştüler. Artık hak yolu bulmaya güçleri yetmez. -48 49- Dediler ki "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" 17-İsrâ 49 وَقَالُٓوا ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً وَرُفَاتاً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقاً جَد۪يداً Dediler ki "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" -49 50- De ki "İster taş olun, ister demir" 17-İsrâ 50 قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يداًۙ De ki "İster taş olun, ister demir" -50 51- "Ya da göğüslerinizde zanni hayallerinizde büyüyen bir yaratık olun, elbet diriltileceksiniz." Diyecekler ki "Bizi kim yeniden diriltecek?" De ki "Sizi ilk defa yaratan diriltecek." Onlar yine alaycı bir şekilde sana başlarını sallayacaklar ve "Ne zamanmış o?" diyeceklerdir. De ki "Yakın olsa gerek." 17-İsrâ 51 اَوْ خَلْقاً مِمَّا يَكْبُرُ ف۪ي صُدُورِكُمْۚ فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُع۪يدُنَاۜ قُلِ الَّذ۪ي فَطَرَكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۚ فَسَيُنْغِضُونَ اِلَيْكَ رُؤُ۫سَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتٰى هُوَۜ قُلْ عَسٰٓى اَنْ يَكُونَ قَر۪يباً "Ya da göğüslerinizde zanni hayallerinizde büyüyen bir yaratık olun, elbet diriltileceksiniz." Diyecekler ki "Bizi kim yeniden diriltecek?" De ki "Sizi ilk defa yaratan diriltecek." Onlar yine alaycı bir şekilde sana başlarını sallayacaklar ve "Ne zamanmış o?" diyeceklerdir. De ki "Yakın olsa gerek." -51 52- Çünkü sizi çağıracağı gün, O'na hamdederek icabet edecek ve dünyada pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız. 17-İsrâ 52 يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟ Çünkü sizi çağıracağı gün, O'na hamdederek icabet edecek ve dünyada pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız. -52 53- Kullarıma söyle, birbirlerine sözün en güzel olanını-en güzel tarzda söylesinler. Çünkü şeytan sözden veya üsluptan hareketle aralarını açıp-bozar. Şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır. 17-İsrâ 53 وَقُلْ لِعِبَاد۪ي يَقُولُوا الَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُواًّ مُب۪يناً Kullarıma söyle, birbirlerine sözün en güzel olanını-en güzel tarzda söylesinler. Çünkü şeytan sözden veya üsluptan hareketle aralarını açıp-bozar. Şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır. -53 54- Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Günah işlediğinizde dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine onlardan sorumlu bir vekil olarak göndermedik. 17-İsrâ 54 رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِكُمْۜ اِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ اَوْ اِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَك۪يلاً Rabbiniz sizi çok daha iyi bilir. Günah işlediğinizde dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine onlardan sorumlu bir vekil olarak göndermedik. -54 55- Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilendir. Andolsun ki Biz peygamberlerin bir kısmını, bir kısmına derecelerle üstün kıldık ve Davud'a da Zebur'u verdik. 17-İsrâ 55 وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّ۪نَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُوراً Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilendir. Andolsun ki Biz peygamberlerin bir kısmını, bir kısmına derecelerle üstün kıldık ve Davud'a da Zebur'u verdik. -55 56- De ki "O'nun dışında ilah olarak öne sürdüklerinizi çağırın. Onlar sizden ne zararı-sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de değiştirebilirler. 17-İsrâ 56 قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه۪ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْو۪يلاً De ki "O'nun dışında ilah olarak öne sürdüklerinizi çağırın. Onlar sizden ne zararı-sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de değiştirebilirler. -56 57- Onların yalvardıkları Allah'a en yakın salih kullarımız da Rablerine daha yakın olmak için hak vesile ararlar. O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkup sakınılması gereken bir azaptır. 17-İsrâ 57 اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ اِلٰى رَبِّهِمُ الْوَس۪يلَةَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُۜ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُوراً Onların yalvardıkları Allah'a en yakın salih kullarımız da Rablerine daha yakın olmak için hak vesile ararlar. O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkup sakınılması gereken bir azaptır. -57 58- Hiçbir ülke yoktur ki kıyamet gününden önce Biz onu helak etmeyelim yahut şiddetli bir azab ile azablandırmayalım. Bu o Kitap'ta Levh-i Mahfuzda yazılıdır. 17-İsrâ 58 وَاِنْ مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَاباً شَد۪يداًۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً Hiçbir ülke yoktur ki kıyamet gününden önce Biz onu helak etmeyelim yahut şiddetli bir azab ile azablandırmayalım. Bu o Kitap'ta Levh-i Mahfuzda yazılıdır. -58 59- Bizi ayetler mucizeler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud'a dişi deveyi görünür-apaçık bir mucize olarak gönderdik fakat onlar bununla boğazladıkları bu dişi deveyle zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz. 17-İsrâ 59 وَمَا مَنَعَنَٓا اَنْ نُرْسِلَ بِالْاٰيَاتِ اِلَّٓا اَنْ كَذَّبَ بِهَا الْاَوَّلُونَۜ وَاٰتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوا بِهَاۜ وَمَا نُرْسِلُ بِالْاٰيَاتِ اِلَّا تَخْو۪يفاً Bizi ayetler mucizeler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud'a dişi deveyi görünür-apaçık bir mucize olarak gönderdik fakat onlar bununla boğazladıkları bu dişi deveyle zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz. -59 60- Hani Biz sana "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre-kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı görüntüleri insanlar için bir fitne imtihan kıldık, Kur'an'da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutmaktayız. Fakat bu onlarda büyük bir azgınlığı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. 17-İsrâ 60 وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِۜ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّت۪ٓي اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْاٰنِۜ وَنُخَوِّفُهُمْۙ فَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا طُغْيَاناً كَب۪يراً۟ Hani Biz sana "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre-kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı görüntüleri insanlar için bir fitne imtihan kıldık, Kur'an'da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutmaktayız. Fakat bu onlarda büyük bir azgınlığı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. -60 61- Hani meleklere "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında hepsi secde etmişlerdi. Demişti ki "Çamurdan yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" 17-İsrâ 61 وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ قَالَ ءَاَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ ط۪يناًۚ Hani meleklere "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında hepsi secde etmişlerdi. Demişti ki "Çamurdan yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" -61 62- Demişti ki "Şu benden üstün kıldığına bir bak. Andolsun ki eğer bana kıyamet gününe kadar mühlet zamanda genişlik verirsen, pek azı dışında onun soyunu kendime bağlı kılacağım." 17-İsrâ 62 قَالَ اَرَاَيْتَكَ هٰذَا الَّذ۪ي كَرَّمْتَ عَلَيَّۘ لَئِنْ اَخَّرْتَنِ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَاَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُٓ اِلَّا قَل۪يلاً Demişti ki "Şu benden üstün kıldığına bir bak. Andolsun ki eğer bana kıyamet gününe kadar mühlet zamanda genişlik verirsen, pek azı dışında onun soyunu kendime bağlı kılacağım." -62 63- Allah buyurdu ki "Mühlet verilmiştir haydi amacına git, onlardan kim sana uyarsa hepinizin cezası cehennemdir. Eksiksiz bir ceza." 17-İsrâ 63 قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَاِنَّ جَهَنَّمَ جَزَٓاؤُ۬كُمْ جَزَٓاءً مَوْفُوراً Allah buyurdu ki "Mühlet verilmiştir haydi amacına git, onlardan kim sana uyarsa hepinizin cezası cehennemdir. Eksiksiz bir ceza." -63 64- Onlardan güç yetirdiklerini sesinle yerinden oynat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara vaadlerde bulun. Şeytan ki sen artık o şeytansın aldatmadan başka ne vaadde bulunabilir ki? 17-İsrâ 64 وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَاَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِ وَعِدْهُمْۜ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ اِلَّا غُرُوراً Onlardan güç yetirdiklerini sesinle yerinden oynat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara vaadlerde bulun. Şeytan ki sen artık o şeytansın aldatmadan başka ne vaadde bulunabilir ki? -64 65- Benim kullarım üzerinde senin hiçbir sultanın-nüfuzun yaptırım gücün yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter. 17-İsrâ 65 اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ وَك۪يلاً Benim kullarım üzerinde senin hiçbir sultanın-nüfuzun yaptırım gücün yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter. -65 66- Sizin Rabbiniz, fazlından lutuf ve ihsanından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütendir. Doğrusu O sizin için Rahim'dir rahmetiyle çok esirgeyendir. 17-İsrâ 66 رَبُّكُمُ الَّذ۪ي يُزْج۪ي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَح۪يماً Sizin Rabbiniz, fazlından lutuf ve ihsanından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütendir. Doğrusu O sizin için Rahim'dir rahmetiyle çok esirgeyendir. -66 67- Size denizde bir sıkıntı tehlike dokunduğu zaman O'nun dışında çağırıp-yalvardıklarınız kaybolur-gider. Fakat sizi karaya çıkarıp kurtarınca yine yüz çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. 17-İsrâ 67 وَاِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ اِلَّٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا نَجّٰيكُمْ اِلَى الْبَرِّ اَعْرَضْتُمْۜ وَكَانَ الْاِنْسَانُ كَفُوراً Size denizde bir sıkıntı tehlike dokunduğu zaman O'nun dışında çağırıp-yalvardıklarınız kaybolur-gider. Fakat sizi karaya çıkarıp kurtarınca yine yüz çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. -67 68- Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden suya değil toprağa batırmayacağından veya üzerinize taş yağdıranı kuşları göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız. 17-İsrâ 68 اَفَاَمِنْتُمْ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ اَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ وَك۪يلاًۙ Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden suya değil toprağa batırmayacağından veya üzerinize taş yağdıranı kuşları göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız. -68 69- Veya sizi bir kere daha ona denize gönderip, üzerinize kırıp geçiren bir fırtına-kasırga yollayarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmayacağından emin misiniz? Sonra Bize karşı onun intikamını alacak arayıp-hesap soracak kimseyi de bulamazsınız. 17-İsrâ 69 اَمْ اَمِنْتُمْ اَنْ يُع۪يدَكُمْ ف۪يهِ تَارَةً اُخْرٰى فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفاً مِنَ الرّ۪يحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِه۪ تَب۪يعاً Veya sizi bir kere daha ona denize gönderip, üzerinize kırıp geçiren bir fırtına-kasırga yollayarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmayacağından emin misiniz? Sonra Bize karşı onun intikamını alacak arayıp-hesap soracak kimseyi de bulamazsınız. -69 70- Andolsun ki Biz ademoğlunu mükerrem şan ve şeref sahibi kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık, temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan önemli bir şekilde üstün kıldık. 17-İsrâ 70 وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَن۪ٓي اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَث۪يرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْض۪يلاً۟ Andolsun ki Biz ademoğlunu mükerrem şan ve şeref sahibi kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık, temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan önemli bir şekilde üstün kıldık. -70 71- Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün artık kimin kitabı amel defteri sağından verilirse, onlar kitablarını okuyacaklar ve en küçük hurma çekirdeğindeki ince iplik kadar bile haksızlığa uğratılmayacaklar. 17-İsrâ 71 يَوْمَ نَدْعُوا كُلَّ اُنَاسٍ بِاِمَامِهِمْۚ فَمَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ فَاُو۬لٰٓ ❬ Önceki Sonraki ❭ ٱنظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ وَلَلْءَاخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَٰتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلًا

isra suresi 21 ayet okunuşu