olaraknitelendirdiği 9’uncu Hariciye Koğuşu’nu “hayranlık”la okur. Çalıkuşu’nu okuyanların bu romanı anlamalarının mümkün olmadığını; çünkü romanda burjuva çocuğunun değil, bir halk çocuğunun anlatıldığı-nı, bu nedenle romanı da halk çocuklarının anlayacağını ileri sürer. Ona Edit TÜRK EDEBİYATINDA İLKLER. TÜRK EDEBİYATI / EDEBİYATIMIZDA İLKLER. *İlk yerli tiyatro eseri: Şinasi / Şair Evlenmesi /1859. *İlk yerli roman : Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat. *Batılı tekniğe uygun ilk roman : Halit Ziya Uşaklıgil/Aşk-ı Memnu. *İlk çeviri roman : Yusuf Kamil Paşa/ Fenelon’dan Telemak DR:18,90 TL KitapYurdu:27,00 TL e-kitap,pdf,epub: * 8.3. Güzel. Giriş Yap Üye Ol. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu - Peyami Safa. Kitap Türü: Yerli Romanlar. Puan Tablosu. YazarOkur'lar (6.6) Editör: Kitapevi (9.9) google a 9. hariciye koğuşu özet yazdım burası çıktı güzel siteymiş tüm kitapların özetleri var boşuna arayıp Eğitimve okullar konusundaki yaklaşımıyla bilindik tabuları yıkan Okul Sıkıntısı, Fransa'da Renaudot Ödülü'nü kazandı. Kitabın Özeti : Daniel Pennah'ın Fransızcadan çevrilen eseri Okul Sıkıntısı kendi yaşam öyküsü üzerinden bir okul resmi çıkartarak yaşadığı dönemin okul koşullarını, sosyo-kültürel ve iÖNSÖZ Gelien ve değien dünyada sınırlar incelmeye balamı, milletlerin birbirlerine yaklaması hızlanmıtır. Günümüzde Türkiye de gelien dünyadan payını almı ve Özellikle«9. Hariciye Koğuşu» yazarıydı benim çin, usta bir romancıydı. Konuşmamız da tanış­ manın ötesinde olmamıştır. Ama asıl, Peyami Sar u y a ,, yazar Peyami Safa’ya herkes gibi, her yer­ de, her zaman rastladım, isteyen, eser eriyle dik fciği taşlan izliyerek, yanına rahatça varabilir. LSfqWf. Yazarın küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır. Bir gün ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Kendi doktaruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi yazarın Erenköye gideceğini öğrenince paşanında onu merak ettiğini söyler. Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince paşa yazara bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte beahçeye gider ve muhabbet ederler. Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini kaybeder. Hastalığı onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır. Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar ona karşı olan zaafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider. Sabah olunca yazar Kadıköye gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktara gider fakat operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli birşey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha sonra ikiside uyurlar. Ertesi günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar. Bir gün yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesininde o gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur. Hızla geçengünlerden sonra nihayet evine dönen yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Operatör ona durmun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpıdamamasını ister. Evi birden kalabıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastahanete kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlrin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtılduğun ancak yer basamayacağını söyler. Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastahaneden taburcu ettirirler. Aile Hayatını Mutlu Kılacak Yollar Sonraki yazı » Alt KategorilerPDF Peyami Sefa Dokuzuncu Hariciye Koğuşu kitabında Aşkı hastalığı birleşik bir şekilde anlattığı kendi hayatında da alıntıların olduğu bu romanın özeti sizlere kısaca anlatılmıştır. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitabı Türü otobiyografi Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Konusu Kendisine büyük bir kıza aşık gencin sevdiği kızın bir başkasıyla evleneceği bir yandan da geçirdiği hastalıkla olan mücadelesini anlatan Peyami Sefa' nın en önemli eserlerinden birisidir. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap Kısa Özeti Ömrünün çoğu hastaneler de geçen genç kahramanımız bacağının her gün daha da kötüye gitmektedir, bu durumunu annesinden ve ailesinden saklamaktadır. Tedavisi için sürekli farklı doktorlara da görünse değişen bir durumun olmadığını, her doktorun ayın şeyleri söylüyordu. Bir gün akrabaları olan Paşa nın yanına onun tanığı bir doktora görünmek için gider. Kahramanımız bir yandan da paşanın kendisinden yaşça büyük olan kızana aşıktır, ona duygularını açıklayamamış onun da ne hissettiğini bilmemektedir. Paşa nın evinde kaldığı günlerce akşamları paşanın kızıyla muhabbet etmektedir. Paşa uyuduktan sonra gecelerce uzun uzadıya sohbetler etmektedirler. Bu sohbetler sırasında kızı gideceği doktorun istediğini öğrenir. Kahramanımız bu duruma bozulsa da Bir şey diyemez ancak bir gün muhabbet ettikleri sırada paşanın kızını öper. Kız bu duruma çok şaşırır. Zaman içerisinde paşanın kızı artık onunla konuşmaları azaltır. Bir gün akşam paşanın evine Doktor un annesi gelmiş ve aileyle evlilik mevzularını konuştuklarına şahit olmuş. Bunun üzerine üzüntüden ne yapacağını bilemeyen kahramanımız Son gittiği doktorun ameliyat olma çığırası aklına gelmişti ilk başlar doktor bacağını kesileceğini söylese de ameliyat ile farlı bir şey olabileceğini düşünmeye başlamışlardı. Kahramanımız tüm riski göze alarak bunu kabul etti ve hastanede üç aylık uzun bir yatışa başladı. Yattı yattığı oda hastanenin Dokuzuncu Hariciye Koğuşu idi burası kahramanımız için hapishaneden farkı olmasa da sonunda kurtulacaktı rahatsızlığından. Ameliyattan sonra bacağının üstüne basamıyordu ancak bacağı kesilmemişti sevdiği kızında evlendiğini öğrenmiş pek umursamamış artık daha aklı başında bir hayat yaşama kararı almıştı. hayaller ile yaşamayı bıraktı. adı Dokuzuncu Hariciye KoğuşuYazar Peyami SafaKitap ÖzetiYazar, Uzun Yillardan Berİ BacaĞindan Bİr Sorun YaŞamaktadir. Bu Problem, Yazarin Doktorlarin Dedİklerİnİ Uygulamamasindan Dolayi GÜn GeÇtİkÇe Kendİnİ Hİssettİrmeye BaŞlamiŞtir. Fakat Yazar, Bu Olaylari Annesİne Aktarmamamak İÇİn ÇeŞİtlİ Bahaneler Üretİr Ve Annesİnİ Üzmek İstemez. Yazarin Akrabalarindan Olan Bİr PaŞa Vardir. Bazi Zamanlar PaŞaya Gİderken Romanlar Alir Ve Bu Romanlari Gece Yatarken PaŞaya Okur. Bu Olay PaŞanin Çok HoŞuna Gİtmektedİr. Yazar PaŞanin Evİne Gİder. Orada Bİr KaÇ GÜn Kalirken PaŞanin Kizi NÜzhet İle Aralarinda Sicak Bİr İlİŞkİ BaŞlar. Fakat Bu İlİŞkİ BÜyÜdÜkÇe, Yazarin İÇİnde NÜzhet Sevgİsİ FazlalaŞtikÇa NÜzhet İle Daha Fazla Beraber Olmaya ÇaliŞir. Fakat Yazarin KarŞisinda Bİr Engel Vardir Kİ Oda PaŞanin Karisinin NÜzhetİ Bİr Doktorla Evlendİrmek GÜn Yazar PaŞanin Evİndeyken O GÜnÜn AkŞam YemeĞİne Doktorun Da GeleceĞİnİ ÖĞrenİr. Doktorun Adi Ragiptir. Doktor GeldİĞİnde Hemen Yemek Yenmeye BaŞlanir. PaŞa İle Doktor Arasinda GÜzel Bİr Sohbet BaŞlar. Fakat Bu Yazari Pek İlgİlendİrmez ÇÜnkÜ Onun İÇİn Önemlİ Olan NÜzhetİn Yemekte VerdİĞİ Tepkİdİr. Yemek Esnasinda PaŞa, Doktorla KonuŞtuklari Konu Hakkinda Yazara Bİr Soru Sorar Ve Onun Da GÖrÜŞlerİnİ Almak İster. Konuyu Tam Olarak Bİlmeyen Yazar Konu Hakkinda Pek De İlgİlİ Olmayan SÖzler SÖyler. Bu SÖzler PaŞanin HoŞuna Gİtmez Ve Aralarinda Bİr TartiŞma BaŞlar. PaŞa Çok Sİnİrlenİr. Ertesİ GÜn PaŞa Yazari Odasina ÇaĞirir. O Sirada PaŞanin Nİye Yazari Odasina ÇaĞirdiĞini ÖĞrenmek İÇİn De PaŞanin Karisi, PaŞanin Odasinda Oyalanir. Yazar İÇerİ Gİrer Ve PaŞa Hemen Ona Bİr Soru YÖneltİr Ve Doktor Ragip Beyİn Kizi NÜzhete Uygun Olup OlmadiĞini Sorar. Yazar Da Bu Konu Hakkinda KuŞkusuz Hayir Cevabini Verİr Ve PaŞa Da Onu Destekler Bİr BİÇİmde GÜler. O Sirada Odada Oyalanan PaŞanin Karisi Hemen Araya Gİrer Ve Bu DÜŞÜnceye KarŞi OlduĞunu Savunur. Daha Sonra Yazar Evden Ayrilmaya Karar Verİr Fakat Tam PaŞanin Evİnden AyrilacaĞi Sirada Annesİ Gelİr Ve Bİr KaÇ GÜn Daha PaŞanin Evİnde Kalmak Zorunda DÖndÜklerİnde Yazar Uyurken, Ansizin BacaĞinda Şİddetlİ Bİr AĞri Hİsseder Ve Annesİne Bunu Haber Verİr. Annesİ De Yazari Sabah Hemen Bİr Doktora GÖtÜrÜr. Doktor Yazarin BacaĞini İnceledİkten Sonra Elİnİ Yikamaya Gİder Ve Daha Sonra Tekrar Yazarin Yanina Gelİr Ve YÜzÜnÜ BruŞturarak KÖtÜ Haberİ Verİr. Yazar Doktorlarin SÖylemİŞ OlduĞu Uygulamalardan HİÇbİrİnİ YapmamiŞ, Baston KullanmamiŞve AyaĞina Çok YÜklenmİŞtİr, Bu YÜzden De AyaĞi Kesİlme Noktasina Kadar GelmİŞtİr. Yazar, Annesİ Ve ArkadaŞlari Bu Duruma Çok ÜzÜlÜrler. Daha Sonra Yazar Ve Annesİ Şanslarini BaŞka Bİr Doktorda Denerler Ve Doktordan İyİ Haberİ Alirlar Ve AyaĞinin Kesİlme Durumunun Ortadan KalkabİleceĞİnİ ÖĞrenİrler. Fakat Bunun Sadece Dokuzuncu Harİcİye KoĞuŞunda Yapilacak Kontrollerden Sonra MÜmkÜn OlacaĞini ÖĞrenİrler. Yazar Bu KoĞuŞta Kalmaya Razi Bu KoĞuŞta KaldiĞi SÜrede Kendİnİ Yalniz HİssetmİŞ, GeleceĞİ Ve NÜzhetİ DÜŞÜnmÜŞtÜr. Yazar, KaldiĞi SÜre İÇersİnde Bİr Çok Pansumana Tabİ TutulmuŞ Ve Sonunda Fİnal KontrolÜ GelmİŞtİr. Yazar Amelİyat Olur Ve Amelİyattan Sonra AyaĞinin Kesİlmesİne Gerek OlmadiĞini SÖyler. Bu Olaya Yazar Ve Annesİ Çok Sevİnİrler Ve Yazar Hasahaneden Taburcu Olur...Romanın KahramanlariYazar İÇİne Kapanik, Yillardir AyaĞindan Sorun YaŞayan, Doktorlar Ve Hastahanelerden BikmiŞ, İyİ Kalplİ Annesİ OĞlunun SaĞliĞi İÇİn Elİnden Gelenİ Yapan İyİ Kalplİ, Kizini Doktor Ragip Beye Vermek İstemeyen, Yazari En İyİ Dostlarindan Bİrİsİ Olarak GÖren Karısı Kizinin Doktor Ragip Beyle Evlenmesİnİ İsteyen, Yazari Bİr Mİkrop Olarak GÖren Ragıp Bey NÜzhetle Evlenecek Olan KİŞİdİr. ÖĞrenİm GÖrmÜŞ, MesleĞİnde BaŞarili Daha Çok Yazarla Bİrlİkte Olmak İsteyen, Doktor Ragip Beyİ Sevmeyen Bİrİsİdİr...Yazar Peyamİ Safa HakkındaRoman Yazari Ve Gazetecİdİr. Psİkolojİk Romanlariyla TaninmiŞtir. Yazilarinda DÖnemİn Sİyasal Etkİlerİnden EtkİlenmİŞtİr. CİngÖz Recaİ Adli Yazi Dİzİsİyle İlgİ ToplamiŞtir. Psİkolojİ, Sosyolojİ, Edebİyat Ve Felsefe Alanlarinda Yazilar YazmiŞtir. Temel Konu Olarak İnsanlarin DÜŞmÜŞ OlduĞu KÖtÜ Durumlardan Ders Çikarmayi AmaÇlamiŞtir...Yazarın diğer Eserleri MahŞer, SÖzde Kizlar, Canan, Bİr AkŞamdi Uploaded byapi-3797688 100% found this document useful 6 votes779 views3 pagesOriginal Title9 hariciye koğuşuCopyright© Attribution Non-Commercial BY-NCAvailable FormatsDOC, PDF, TXT or read online from ScribdShare this documentDid you find this document useful?Is this content inappropriate?Report this Document100% found this document useful 6 votes779 views3 pages9 Hariciye KoğuşuOriginal Title9 hariciye koğuşuUploaded byapi-3797688 Full description ROMANIN KONUSU Fakir ve dizinden rahatsız olan bir çocuğun , kendisinden dört yaş büyük bir kıza aşık olması,beraberliğe dönüşmeyen bu aşkın getirdiği sıkıntı ve heyecanlardan dolayı rahatsızlığının artması ve nihayet ameliyat edilmesi romanın konusunu ÖZETİ Yazarın küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde gün ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Kendi doktoruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi yazarın Erenköy'e gideceğini öğrenince paşanın da onu merak ettiğini söyler. Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı sonra odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince paşa yazara bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte bahçeye gider ve muhabbet ederler. Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken doktor Ragıp'ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır. Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar ona karşı olan zafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve olunca yazar Kadıköy'e gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktora gider fakat operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli bir şey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha sonra ikiside günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin gün yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesinin de o gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden geçen günlerden sonra nihayet evine dönen yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Operatör ona durumun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpırdamamasını ister. Evi birden kalabalıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastanende kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlerin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtulduğun ancak yer basamayacağını sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastanenden taburcu ettirirler. OLAY ÖRGÜSÜ Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanının olay örgüsü üç bölümden oluşur. Birinci bölüm, romanın başından “Beni Karşılayan Sükut” bölümüne kadar uzanan kısmıdır.Peyami Safa 1993, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, s5, 41 Birinci bölümde çatışma, gençle hasta organı arasında meydana gelir “15 yaşındaki hasta genç, 9 yaşından beri çektiği dizindeki bilinmeyen hastalık dolayısıyla girmiş olduğu hastaneden bitkin bir şekilde ayrılır. Doktor, dizindeki hastalığın, bacağının kısalmasına sebep olacağını kenar mahallelerinden birinde annesiyle yalnız oturmaktadır ve felaketli haberi annesine mümkün olduğu kadar geç vermek için eve gitmek yapacak işi ,gidecek başka yeri olmadığından eve gitmek mahallesine doğru hareket edince,şehir gürültüleri,onun aksi istikametine doğru uzaklaşmakta ve şehir bu gürültülerle birlikte geride kalmaktadır. Eşiklerinde, kapı önlerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek ve sessiz çocukların oynadıkları sokaklardan geçerek, evine gelir. Annesini üzmek istemediğinden, tesellinin hakim olduğu bazı kısa ve yanlış açıklamalar yapar, hastalığının vehametini annesinden saklar. Ertesi gün, Erenköy’e, uzaktan akrabaları olan Paşa’ya gider. Köşktekilerin ısrarı üzerine orada kalır. Çocukluğundan beri arkadaş oldukları, Paşa’nın kızı Nüzhet ile aralarında hissi bir yakınlık vardır. Fakat kendisinden dört yaş büyük olmasına rağmen ruhen çocuk olan Nüzhet’i Ragıp adında bir doktor istemektedir. Bu evlenmeye sadece yengesi taraftardır. Kendisi ise Paşa’nın Doktor Ragıpla ilgili endişelerine fazlasıyla katılmakta, Nüzhet’in, otuz beş yaşındaki koskoca bir insanla anlaşamayacağını düşünmektedir. İkinci bölüm, “Beni Karşılayan Sükut” kısmından “Kozmopolitlerin Hücumu”na kadar sürer. Safa, s41, 72 İkinci bölümde çatışma, gençle çevresi arasında yaşanmaktadır Yengesi, Nüzhetle aralarını açmak için bir çare bulmuştur. Hasta gencin hastalığının bulaşıcı olması söz konusudur. Dolayısıyla Nüzhet bu gençten uzak durmalıdır. Yengesinin bu davranışı onu son derece etkiler ve bu sebeple hemen o gece köşkten ayrılmaya mecbur eder. O akşam, yengesi, yemeğe Doktor Ragıp ile annesini de davet etmiştir. Yemekte açılan siyasi bir münakaşada –geleceği üzerinde nasıl olumsuz tesirleri olacağını düşünmeksizin- Doktor ve Paşa’nın kozmopolit fikirlerine muarız olur. Bu olay Paşa’yla aralarını açmış, Paşa’nın kendisine duyduğu iyi hisleri değiştirmiştir. Bu arada Nüzhet de annesinin telkinleriyle kendisine karşı oldukça değişmiştir. Aralarında her şeyin bittiğini düşünür. Her şey öylesine ani bir değişiklikle nihayet bulmuştur ki artık tek kelime bile konuşmamaktadırlar. Sonunda dönecekleri gün gelir. Annesiyle birlikte köşktekilere veda ederler. Üçüncü bölüm, “Kozmopolitlerin Hücumu”ndan romanın sonuna kadar olan kısmı kapsar. Safa, s72, 114 Üçüncü ve Son bölümdeyse çatışma gençle, hasta organı arasında tekrar yaşanır Gencin hasta organıyla baş başa kalışı ve onunla mücadelesi anlatılır.- Felaketler birbirini kovalamaktadır. Bir müddet önce fenalaşan hastalığı zamanla daha kötü bir hal alır. Yapılan bütün muayeneler ameliyata gidilmesinin şart olduğunu ortaya koymuştur. Dizindeki hastalığın aşırı ifrazat yüzünden ciğer veremine dönüşmesi mümkün olduğundan bacağın bütünüyle kesilmesi ihtimali mevcuttur. Ameliyat edilmek üzere Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’na yatırılır. Operatörlerin gösterdikleri olağanüstü gayret ve ihtimam sayesinde bacağı kesilmekten kurtularak sadece biraz kısalır. Bu arada Paşa’ya nüzul indiğini ve son bir defa kendisini görmek istediğini, Doktor Ragıp ile Nüzhet’in nikahlanmak üzere olduklarını öğrenir. Yapılan pansumanlardan sonra hastaneden çıkacağı gün gelmiştir. Günlerce yattığı bu odada daha önce olduğu gibi her zaman içinde kendisinden sonra ve ebediyen bir hastanın bulunacağını şimdiden bilmektedir. Bakırcıoğlu, Türk romanı. s93KİTABIN ANA FİKRİBize verilen öğütleri ciddiye almalı ve hayallere peşinden koşmamalıyız. Aksi takdirde kaybeden yine biz oluruz. ŞAHIS KADROSU VE ŞAHISLARIN ÖZELLİKLERİHASTA,SAKAT ve DEJENERE TİP Hasta GençAdı belirtilmemekle beraber bunun yazarın kendisi olduğu müddetten beri çektiği hastalığın ruhunda uyandırdığı buhranlar içerisinde ve dolayısıyla bedbaht,aşırı derecede kuruntulu,hassas ,15 yaşında olmasına rağmen 40-50 yaşındaki insanların tecrübesine ve çok kuvvetli sezişlere sahip ciddi bir okuyor ve düşünüyor. “Hasta,sakat ve dejenere tip” örneğini görüyoruz hasta gençte. BATICI TİP Nüzhet Paşanın 19 yaşındaki -kumral saçlı, ela gözlü Safa, s29- tek ,özellikle babası tarafından şımartılmış hoppa mizaçlı ,zeki bir genç bir türlü kurtulamamıştır. “ Korkusunun şiddetini hissettiren büyük bir cesaret hamlesiyle yaklaştı ve bana bakarak bir kahkaha attı.” Safa, s28 DÜZ YAPILI KAHRAMAN Doktor Ragıp Uzun boylu,yakışıklı,sıhhatli,kendine güvenen bir görünüşünün mükemmelliğine karşılık iç dünyası basit ve kozmopolit fikirlere sahip bir genç. Paşa Okumayı seven, anlayışlı, babacan tavırları olan biri. Kozmopolit fikirlere sahip bir insan. Doktor Mithat Hasta gencin doktoru. Nurefşan Köşkün hizmetçisi ve genç hastanın mutluluğu için elinden geleni yapan birisi. MEKANDokuzuncu Hariciye Koğuşu romanının dış mekânı İstanbul’dur. Roman boyunca olayların yaşandığı üç ana mekân vardır Hasta Çocuğun İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde annesiyle beraber oturduğu “ev”, Uzak akrabaları olan emekli bir Paşa’nın Erenköy’deki “köşk”ü ve Hasta Çocuğun dizindeki hastalığın tedavisi için gidip geldiği “hastane”.Romanın olay örgüsünün büyük ölçüde kapalı mekânlarda yaşanmasının sebebi, bir türlü iyileşmeyen meçhul hastalıktan kaynaklanan karamsar, ümitsiz ve mutsuz ruh halidir. Yazar mekânı, Hasta Çocuğun iç dünyasındaki değişmeler doğrultusunda yansıtır. Çocuğun dizindeki hastalık, ruhsal durumunu da olumsuz bir biçimde etkilemiştir. Romanda okuduğumuz dış dünya, yıllardır hastane köşelerinde perişan olan, iyileşme umuduyla türlü acılara katlanan henüz on beş yaşındaki küçük bir çocuğun gözüyle Hasta Çocuğun yedi yıldır aşina olduğu hastane tasviriyle başlar. Okuyucu kendisini bir anda hastane, hastalık, hastalar, ilaç kokusundan oluşan bir atmosferin içinde Hariciye Koğuşu, 1929 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış, 1930 yılında ise kitap olarak kurmaca dünyasında zaman, “öğleye doğru” başlar. Romanın başkahramanı Hasta Çocuk, bir öğle vakti hastanede, muayene odasının önünde beklemektedir. “İlkbahardan yaza geçilen bir mevsim çizgisinin üstündeyiz” Romanda anlatılan olaylar 1915 yılında geçer. Hasta Çocuk, ameliyattan sonra tuttuğu notların sonuna “5 Teşrinievvel Ekim 1915” tarihini atar. “1915 yılı, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı’nın en acılı ve en bunalımlı dönemi olarak bilinir. Ancak, romanda bu dönemin karakteristik olaylarına pek yer verilmemektedir. Kenar mahallelere hâkim olan sefalet manzaraları ile hastanelerdeki insanların dramatik tablosu, bu döneme işaret ederse de, romancının amacı, bu manzaralarla dönemin genel panoramasını çizmek veya anlatmak değil, çocuğun çevresini tanıtmaktır. Zamanın olumsuz şartlarıyla şekillenen çevre içinde, çocuğun bireysel macerası daha bir ağırlık kazanmaktadır.”Romanın olay örgüsünde zamanın akışı büyük ölçüde kronolojiktir. Romanın ilk üç bölümünde yaşanan olayların zamanı dört gündür, dördüncü bölüm birkaç gün, beşinci ve altıncı ana bölümler ise üç-dört aylık bir zaman diliminde geçer. Kısaca romanda yaşananlar 1915 yılının Haziran ve Temmuz ayları arasında Hariciye Koğuşu Romanının Bakış Açısı ve AnlatıcısıDokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı, kahraman anlatıcı tekniğiyle yazılmıştır. şahıs anlatım kullanılmıştır. Yazar, anlatma işini romanın başkahramanı olan on beş yaşındaki Hasta Çocuğa vermiştir. Okuyucu, romanın diğer kişilerini, romanda yaşanan olayları anlatıcı konumundaki Hasta Çocuğun penceresinden, dar ve kısıtlı bir bakış açısıyla takip eder. Hasta Çocuğun iç dünyası ayrıntılı bir biçimde verilir, fakat diğer kişiler -Nüzhet, Doktor Ragıp, Paşa, karısı- için aynı şeyi bir diğer özelliği “otobiyografik roman” olmasıdır. Romanın başkahramanı Hasta Çocuk ile yazarı arasında ciddi manada benzerlikler vardır. Romanda Hasta Çocuk küçük yaşta babasını kaybetmiş, annesiyle beraber bakış açısı ve anlatıcısıyla ilgili diğer bir önemli özellik ise, olayların yaşanma zamanı -Hasta Çocuk on beş yaşında- ile anlatma yazılma zamanı arasında uzun bir boşluk olmasıdır. Roman bir hatıra defteri biçimindedir, ancak olaylar yaşanırken değil, yıllar sonra yazılır. Romanın 1929 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan son bölümünde geçen “Aradan on iki sene geçti” cümlesi bunu açıkça ortaya VE ANLATIM Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanında biçim/içerik uyumu vardır. Romanın düzenlenmesinde bölümle başlık arasına yerleştirilen ve sağ tarafta yer alan epigraflar metinde işlenen tema ile başlık arasında bağlantıyı sağlarken diğer yandan da okuyucunun ilgisini metin üzerine çeker, ilgiyi sürekli kılar. B TÜRK ROMANINDAKİ YERİ ve ÖNEMİ İlk önce Cumhuriyet Gazetesinde tefrika halinde yayımlanan roman, hem otobiyografik roman türünün başarılı bir örneği, hem de Peyami Safa'nın en fazla basılan ve beğenilen seçkin bir eseridir. Eser, ilk baskısından son baskısına kadar her zaman ilgiyle karşılanmış ve sevilerek okunmuştur. Romanda kullanılan tüm anlatım teknikleri, dil, üslup ve şekil mükemmeliyeti Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu Türk romanı arasında farklı bir yere koyarken Peyami Safa'yı da haklı bir şöhretin sahibi yapmıştır. Tanpınar'a göre romanın, devrin diğer romanlarından en büyük farkı mekân planında karşımıza çıkar. Cicili bicili balo salonlarının yerine, tüm gerçekçiliği ile bir hastahanenin mekân olarak seçilmiş olmasını dikkat çekici bulur. Nazım Hikmet roman konusundaki düşüncelerini şu şekilde dile getirmiştir "Ben Peyami'nin bu son romanını üç defa okudum, otuz defa daha okuyabilirim ve okuyacağım. Bu kitabın karşısında ben, yıldızlı göklerin sonsuzluğuna bakan ve o layetenahi sonsuz alemde yeni pırıltılar, o zamana kadar hiçbir gözün görmediği acayip, fakat hakiki alemler keşfeden müneccimin hayranlığını duymaktayım. Eğer ıstırabı, azabıve neşeyi coşkun bir ciddiyetle duyan öz ve halis halk kitleleri okuma yazma bilselerdi, bu romanın, on bin, yüz bin, hatta bir milyon satması işten bile değildir." Cahit Sıtkı Tarancı ise " Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami Safa, sanatının olgunluk dönemine giriyor. Bugünkü Peyami Safa'yı bize işaret eden ilk kusursuz, yetkin, bütünüyle insancıl ve her satın göğüsten kopmuş bir damar gibi taze ve hayat fışkıran bir kitap." demiştir. UYARIBU ROMANIN ÇOK AYRINTILI AKADEMİK İNCELEMESİ İÇİN BU MAKALEYİ okuyabilirsiniz...

9 hariciye koğuşu özet pdf