ÇOK GEZEN Mİ? ÇOK OKUYAN MI BİLİR? Değerli okurlarım, bu hafta sizlerle çok gezmiş, çok yaşamış insanların mı? Yoksa sürekli bir şeyleri okuyarak öğrenen insanların mı çok bildiğini konu alacağım. Şimdi bu soru, çok ucu açık ve kişiye göre göreceli bir konudur. Ancak, sonlara doğru bana göre hangi alternatif yada alternatiflerin doğru olduğunu ifade etmiş
mustafamistik yazı yazmak, sahtelik aslında. birşeyi birine anlatmak istiyorsan, göz göze, can cana değecek. düşünsene bir yazı ile, mektupla ne kadar çok kadını kendine aşık edebilirsin. yazmak böyle bir illüzyon, böyle bir efekt bence. çünkü yazı önde, yazan nerede? yok tabi ki, gizli, gizemli, arkalarda bir yerde. belki de korkuyor, göz göze dokunacağı zamandan
ÇokGezen Daha Çok Bilir Tezi Savunması. Çok Gezen insanlar bizzat hayatla iç içe olur. İnsan okuduklarını unutur, ama yaşadığını unutmaz. Çok Gezen bilgiyi bizzat yerinde görür ve öğrenir. Görmek başkadır. Gezerek öğrenmek birçok duyuya hitap ettiği için daha kalıcıdır. Kitaptan okumak teorik bilgidir, gezmek ise
SONUÇ. çok gezmenin de çok okumanın da insana çok şey kattığına inanıyorum. çok gezmek hayat tarzını geliştirirken, çok okumak daha çok hayat görüşünü değiştiriyor desek yanlış olmaz sanırım. kitaba ulaşmak gezmekten daha kolay, kitabın içeriği daha kapsamlı ve daha fazla bilgi edinilebileceğinden çok
ÇokYaşayan Bilmez Çok Gezen Bilir Konulu Kompozisyon. İnsan çok yaşayabilir ama hep aynı yerinde kalıyorsa araştırma yapmak için, gezip görmek için başka yerlere gitmiyorsa çok fazla bilgi sahibi ve deneyim sahibi olmaz . İnsan yaparak ve yaşayarak daha iyi öğrenebilir . Çünkü insan farklı yerlere gidip görerek
Peki neden? işte bu sorunuza cevap bulabileceğiniz bir “çok gezen bilir” münazara örneği; Çok Gezen Bilir Tezi Savunması örneği. Rakip arkadaşlarımızdan biri “Allah’ın ilk sözü oku’dur, Allah bizden okumamızı istiyor.” dedi ve salondan büyük alkış aldı. Sıra bana geldiğinde; “Allah’ın ilk sözü okudur.
ZOKx0. Oluşturulma Tarihi Şubat 10, 2021 0348Her atasözünün vermiş olduğu bir mesaj vardır. Bu mesajların iyi bir şekilde kavranması oldukça önemlidir. Çok gezen çok bilir atasözü sıklıkla kullanılan atasözlerinden bir tanesidir. Çok gezen çok bilir atasözünün anlamı nedir? Çok gezen çok bilir atasözü cümlede nasıl kullanılır? İşte, tüm insanlara öğüt verir ve kimin söylediği belli değildir. Ancak belli bir yaşanmışlık ve tecrübe sonucunda ortaya çıktığı aşikardır. Çok gezen çok bilir atasözü de bu amaçla söylenmiştir. Bu atasözünün cümlede doğru ve anlaşılır bir şekilde kullanılması için anlamının da iyi bir şekilde bilinmesi gerekmektedir. Çok Gezen Çok Bilir Atasözünün Anlamı TDK Nedir? İnsanların bilgi sahibi olması için pek çok yol vardır. Kitap okuyarak ya da araştırma yaparak bilgi edinmek bu yolların en bilindik olanıdır. Ancak sürekli gezmek yeni yerler görmek, yeni kültürlerle kaynaşmak, yeni insanlar tanımak da kişinin bilgi sahibi olmasını ve kendini geliştirmesini sağlamaktadır. Çok Gezen Çok Bilir Atasözünün Cümle İçinde Kullanımı Gezmeyi çok severdi, bilgileri ise çok gezen çok bilir atasözünü kanıtlar nitelikteydi.
Hayatımızın 15-20 yılını okullarda, sınıflarda ders çalışarak, “okuyarak” ve “oturarak” geçiriyoruz. Peki tüm bu okulları bitirip mezun olduktan sonra hayata hazır mıyız? Yoksa sadece sudan çıkmış balık mıyız? Bir şeyleri öğrenmek için bu kadar oturmak yeter, biraz da kalkıp gezmeye ne dersiniz? Kendimizi geliştirmek için yapabileceğimiz en güzel faaliyetlerden biri gezmektir, seyahat etmek. Yeni yerler görmek, insanlarla tanışmak. Gezmek bize neler kazandırır biliyor musunuz? Her şeyden önce yeni bir dil öğrenirsiniz. Hem de yaşayan halini. Sokakta konuşulan gerçek bir dil. Tamamını öğrenmek zorunda değilsiniz. Buna gerek de yok. İnsanlarla anlaşabilmek için vücudunuzla yapacağınız bir jest, yüzünüzdeki bir gülümseme çoğu zaman yeterli olacaktır. Özellikle İngilizce öğrenmeye çalışanlara sesleniyorum. Bir dili konuşabilmek için önce onun bütün kurallarını mükemmel bir şekilde öğrenmeye çalışırsanız çoğu zaman yarı yolda sıkılıp bırakırsınız. Seyahat etmek bu anlamda işinizi kolaylaştırır. Ana dili İngilizce olan insanların bile hiç de mükemmel konuşmadığını fark edersiniz ve kendinize olan güveniniz yerine gelir. Seyahat etmenin tek faydası dil eğitimi almak değil elbette. Zaten eğitimi sadece hayatımızı kazanmak için bilgi öğrenmek şeklinde dar bir kalıba sokmamak lazım. Okumak, eğitim almak, yaşadığımız hayatı daha iyi hale getirebilmeli. İşte gezerek farklı kültürleri tanımak size böyle bir “okuma yapma” imkanı sunar. Gezmek, size tarihi öğretir. Tarih deyince sadece önemli olayların hangi yıllarda olduğunu öğrenmekten bahsetmiyorum. Zaten bu tür bilgilere artık bir kaç dokunuşla ulaşabiliyoruz. Geçmişte yaşanan bir takım olayların uzun vadedeki sonuçlarını görebilmekten bahsediyorum. Bu sonuçları gittiğiniz kentin sokaklarında, evlerinde, mabedlerinde, müzelerinde görebilirsiniz. Tarihin kendini tekrar ettiğini görürsünüz. “Tarihi tekerrür diye ta’rif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” diye sorar ya hani Mehmed Âkif Ersoy. İşte gezdiğimiz yerlerden bu ibreti, bu dersi alabilirsek eğer, tarih bizim için çok önemli bir öğretmene dönüşebilir. Gezdiğiniz yerlerdeki doğal güzellikler mi gördünüz? Dağlar, denizler, göller… Bunlar size sadece insanlara değil, tüm canlılara saygı duymayı öğretir. Bu saygı beraberinde doğayı koruma, onu kirletmeme gibi davranış biçimlerini geliştirmenizi sağlar. Seyahat etmek sizi alışık olduğunuz rutininizden koparır, konfor alanınızdan çıkarır. Yeni şeyler yapmaya, yeni şeyler denemeye teşvik eder. Zamanı genişletir. Belli bir rutine soktuğunuzda hayat sanki çok hızlı akıyor gibi gelir ama bir seyahate çıkıp da farklı şeyler yapmaya başladığınızda bir günde yapabildiğiniz şeylerin ne kadar da çok olabileceğini fark edersiniz. Zaman adeta daha yavaş akmaya, genişlemeye başlar. Seyahat etmek derken sadece yurt dışına gitmekten bahsetmiyorum. Yaşadığınız ülkenin başka bölgelerine, kentlerine de gidip gezebilirsiniz. Önemli olan gezmek ve az önce saydığım faydaları görebilmek. Okuyarak edindiğiniz teorik bilgileri, gezerek pratiğe dönüştürmek. Bence bir gezinin insana öğretebileceği en önemli şey “insan sevgisi”dir. Yeni kültürleri tanımak, ortak ve farklı yönleri keşfetmek sizi çok geliştirir. İster 1 saat uzaklıktaki başka bir kente, ister uçarak 15 saat uzaklıktaki başka bir ülkeye gidin insanın her yerde insan olduğunu, benzer özellikler taşıdığını fark edersiniz. Mesela şu fotoğrafa bir bakın. Bunu Karadeniz’in bir köyünde değil, Japonya’daki bir tarlada çektim. Ayşe teyze değil, Masano Sikata teyze. Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı? Bu soru bana çok anlamsız gelmiştir. İkisi de aynı şey değil mi? Gezmek, bir çeşit dünyayı okuma eylemi; okumak da bir çeşit dünyayı gezme yöntemi. Neden kalkıp da bir yerlere gideriz ki? Evimize geri dönmek için. Gezerken okuduklarımızla yepyeni bir insan olabilmek için. Yaşadığımız hayata ve kendimize yeni gözlerle bakabilmek, yeni renkler görebilmek için. Başladığın yere geri dönmek seni hiç bir zaman aynı insan yapmaz. Bu senin hayatın ve anbean sona eriyor. Öyleyse ne duruyorsun? Çık dışarı ve gezerek okumaya başla!
Çok gezen mi bilir, yoksa çok okuyan mı? Hep tartışılan bu konuda fikriniz ne bilemem ama çok gezenlerin gerçekten çok şey bildiklerinden eminim. Yani seyahat etmenin, belki de en eğlenceli öğrenme metodu olduğu açıkça ortada. Peki, neden? Çünkü çok gezen bilgiyi bizzat yerinde görerek öğrenir. Çünkü seyahat etmeyi seven kişiler, bir şeyleri tecrübe ederek öğrendikleri için bilgileri çok daha kalıcı olur. Çünkü okuyarak öğrenildiğinde unutulabilecek pek çok şey, yaşanılarak öğrenildiği zaman akıllarda çok daha fazla yer eder. İşte bu nedenlerden dolayı çok gezenler gerçekten çok bilen kişiler olurlar. Bakış açıları çok daha geniş olan, yenilikler karşısında şaşırıp kalmayan ve zorluklar karşısında daha güçlü durabilen başarılı insanların çoğu bu niteliklerini seyahat ederek geliştirmişlerdir. Okul sıralarında tam olarak öğrenemedikleri pek çok şeyi deneyimleri sayesinde öğrenmişlerdir. Yeri geldiğinde dilini bile bilmediği biriyle iletişim kurabilen seyahat düşkünleri bu hobileri sayesinde çok gezenlerin çok bildiklerini doğrulamışlardır. Kısaca demek istiyorum ki, seyahat etmek kesinlikle bu dünyadaki en eğlenceli ve en iyi öğrenme yöntemleri arasındadır. Nedeni mi? İşte onları da aşağıda birlikte inceleyelim diyorum. Evet, hemen şimdi “seyahat etmek neden en iyi öğrenme metodları arasında” sorusunu bir bir cevaplayacağız. Siz de çok gezen bilircilerin haklı olduğunu gösteren işaretleri incelemeye hemen başlayalım diyorsunuz sanırım, öyle değil mi? Dil Öğrenirsiniz! Tamam, eğitim görerek, kurslara giderek, kendinizi farklı yollarla geliştirerek de dil öğrenebilirsiniz. Ancak bunların hiçbiri bir dili ülkesine giderek öğrenmenin yerini tutamaz. Mesela; eğitim hayatınız boyunca İngilizce eğitimi alıyorsunuz. Sorsanız, hepiniz iyi derecede İngilizce biliyorsunuz. Ama iş konuşmaya geldiğinde çok azınız kem küm etmekten öteye geçebiliyorsunuz. Yalan mı? Değil! Diğer taraftan, sadece başlangıç seviyesinde bir yabancı dil bilen ama birkaç ay yurt dışında bulunma fırsatı yakalayanlar ise kısa zaman içinde sular seller gibi konuşmaya başlıyorlar. İşte bu, seyahat etmenin en iyi öğrenme yöntemlerinden biri olduğunun ilk nedenidir. Farklı Kültürlerle Tanışırsınız! Sadece yabancı bir ülkeye giderek değil, kendi ülkenizin farklı bölgelerinde bulunarak da değişik kültürlerle tanışabilirsiniz. Onların yemeklerini, inanışlarını, kutlamalarını ve yaşayışlarını tecrübe ederek öğrenirsiniz. Bu şekilde, insanların kitaplarda yazılanlardan çok daha farklı inanışları olduğunu görür ve öğrendiklerinizi tam anlamıyla hafızanıza kazırsınız. Ne kadar çok farklı kültürle tanışırsanız, bakış açınızı o kadar genişletir, aynı şekilde hayata çok daha farklı gözlerle bakmaya başlarsınız. Tarih Öğrenmek Ne Demekmiş Anlarsınız! Okul sıralarında tarihle ilgili bir sürü şey öğrendiniz. Daha doğrusu, öğrenemeyip büyük ihtimalle ezberlediniz. Ancak seyahatleriniz sayesinde hayatınız boyunca unutamayacağınız tarihi bilgiler edinmiş olursunuz. Daha önce hiç görmediğiniz sokaklarda gezerken, müzeleri, tarihi binaları ziyaret ederken kitaplarda yazanlardan çok daha gerçek bilgilerle karşılaşırsınız. Tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolacağınız bu tecrübeler sayesinde tarih öğrenmek ne demekmiş gerçekten anlarsınız. Merak Ettiğiniz Hayatları Öğrenirsiniz! Özellikle de yurt dışı seyahatlerinizde! Merak ettiğiniz insanların hayatlarını öğrenirsiniz. Brezilyalıların püsküllü etek giyen kadınlardan ibaret olmadığını, Meksikalıların kafalarında şapkalarıyla sürekli şarkı söylemediklerini anlarsınız. Bütün Fransız kadınların şık giyinmediğini görürsünüz. Gerçeklerin filmlerde, ekranlarda gördüklerinizden çok daha farklı olduğunu anlarsınız. Yeni yerler gördükçe, dünyanın sandığınız kadar büyük bir yer olmadığını anlar ve kendinizi çok daha güçlü hissetmeye başlarsınız. Doğayı Keşfetmeye Fırsat Bulursunuz! Gittiğiniz yerdeki doğal güzellikleri anlamaya başlar, kitaplarda göremeyeceğiniz hayvan ve bitki türleriyle karşılaşır, gördüğünüz gizemler karşısında büyülenir kalırsınız. Sadece o yörede yetişen bir bitki türünü öğrenir, daha önce hiç tatmadığınız bir meyveyi tadar, hayatınızda gördüğünüz en ilginç ağacın dibinde oturursunuz. Nehirlerin, şelalelerin hikayelerini dinler, normalde bir dergide görseniz asla merak etmeyeceğiniz öyküleri can kulağıyla dinlersiniz. Çünkü hakkında bir şeyler öğreneceğiniz nesne tam karşınızdadır. Elinizi uzatsanız ona dokunacaksınızdır. İşte bu nedenden dolayı, seyahat etmek dünyanın en iyi öğrenme yöntemlerinin başında gelmektedir. İlk’lerinizi Yaşarsınız! Seyahat ettiğinizde, hayatınızın ilk’lerini yaşamak için fırsat bulursunuz. Daha önce ismini bile duymadığınız bir yemeği tadar, ilk kez bir filin üstüne biner, hayalini bile kurmadığınız bir sporla uğraşma cesareti gösterirsiniz. Hayatınızda ilk kez bir Hollywood yıldızıyla karşılaşır, ilk kez zenci bir bebekle birlikte kahkahalara boğulur, bir aslanın metre yakınına yaklaşırsınız. Yıllar boyunca unutmayacağınız bu deneyimler sayesinde kendinize bir sürü yeni şey katar, yaşlandığınızda sizi gülümsetecek binlerce anı biriktirmiş olursunuz. Sosyalleşmeyi Öğrenirsiniz! Yeni arkadaşlar edinme konusunda yeteneksiz olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Hatta belki biraz utangaçsınızdır. Ancak seyahat ettikçe, sosyal yeteneklerinizi geliştirecek ve hiç tanımadığınız insanlarla bile koyu sohbetler kurmayı öğreneceksiniz. Topluluk içinde nasıl davranacağınızı, insanlarla nasıl doğru iletişim kurabileceğinizi öğreneceksiniz. Anlayacağınız ne kadar çok seyahat ederseniz o kadar çok sosyalleşirsiniz. Bu nedenle özellikle de çekingen insanların diğerlerine göre daha fazla yolculuk yapması gerektiğini söyleyebilirim. Özgürlüğün Ne Demek Olduğunu Anlarsınız! Tamamen yabancı bir yere gittiğinizde ilk etapta belki korkarsınız. Etrafınızdaki herkes sizin için potansiyel bir tehlike anlamına gelebilir. Ancak zaman geçtikçe korkmanın yersiz olduğunu anlar ve bir yere bağlı kalmamanın ne kadar eğlenceli olduğunu fark edersiniz. O koskoca şehirde özgür olmak gerçekten tarif edilemez bir duygudur. Sırtınızda çantanızla istediğiniz her yere gidebilme özgürlüğü var ya, işte onu öğrenir ve bunun dünyanın en güzel hislerinden biri olduğunu yaşayarak tecrübe edersiniz. Farklılıkların O Kadar da Önemli Olmadığını Anlarsınız! Yeni kültürlerle tanıştıkça, farklılıkların o kadar da önemli olmadığını anlar, dünyanın üzerinde yaşayan bütün canlılara ev sahipliği yaptığını görürsünüz. Din, dil, ırk… Gerçekten bunların hiçbir önemi yoktur. Yüzyıllar öncesinde yaşanan savaşlar yüzünden insanların birbirinden nefret etmesine anlam veremez, karşınıza çıkan herkese aynı sevgiyle yaklaşmaya başlarsınız. Ve sizinle aynı düşüncede olan insanlarla tanıştıkça iyiliğe ve sevgiye daha çok inanmaya başlarsınız. Kendinizi Keşfedersiniz! Seyahatleriniz sırasında sadece yeni yerlere doğru değil aynı zamanda kendinize doğru da uzun bir yolculuğa çıkarsınız. Yani burada öğreneceğiniz tek şey, dil, tarih, coğrafya, kültürler, milletler değildir. Burada öğreneceğiniz en önemli şeylerden biri de bizzat sizsinizdir. Tek başına kaldığınızda, tanımadığınız insanlar arasında dolaşırken, belki de hiç bilmediğiniz özelliklerinizi keşfedersiniz. Bu dünyadaki yerinizi daha iyi anlar, ilişkilerinizi gözden geçirir, hatalarınızı görür ve gerçek sizle doya doya muhabbet edersiniz. İşte seyahat etmenin size katacağı en önemli kazanımlardan bir taneis de budur. Kendinize doğru yapacağınız uzun ve keyifli bir keşif yolculuğu! Seyahat etmeyi seviyor ama bunun için ne vaktiniz ne de paranız olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Ama emin olun ki, kendinize yapacağınız bu büyük yatırım için zaman ve para yaratmak tamamen sizin elinizde. Eğer gerçekten istiyorsanız, en azından yılda bir kez farklı bir ülkeye seyahat edebilir, geri kalan zamanlarınızda da ülkenizdeki güzelliklerle tanışmak için küçük yolculuklara çıkabilirsiniz. Sonuçta bu eğlenceli aktivite için harcadığınızdan çok daha fazlasını kazanacağınızdan yüzde yüz emin olabilirsiniz. Evet, ne diyorsunuz? Bu listeyi gördüğünüze göre çok gezen bilirciler sizce de düşüncelerinde haklı değiller mi?
Araştırma ve ödevleriniz için her türlü kaynağı ve dokümanı En Geniş Araştırma ve Ödev Sitesi ile bulabilir ve İsterseniz siz de kendi belge ve çalışmalarınızı gönderebilirsiniz! Her türlü ödev ve ile kolayca bulabilirsiniz! Araştırmalarınız için Arama Yapın Araştırmalarınız için Arama Yapın Çok Gezen Bilir Tez Savunması örneği Çok Gezen Bilir Tez Savunması örneği dokümanıyla ilgili bilgi için yazıyı inceleyebilirsiniz. Binlerce kaynak ve araştırmanın yer aldığı sitemizden ücretsiz yararlanabilirsiniz. Yazı Girişi Rakip arkadaşlarımızdan biri “Allah’ın ilk sözü oku’dur, Allah bizden okumamızı istiyor.” dedi ve salondan büyük alkış aldı. Sıra bana geldiğinde; “Allah’ın ilk sözü okudur. Doğru. Allah Kur’an-ı Kerim’i okuyun diye emretmiş. Şimdi soruyorum size İçinizden hanginiz Kur’an-ı Kerim’i okumasını biliyor? ” deyiverdim çocuk aklımla. Konuklardan büyük alkış aldım. Bu alkış bana cesaret verdi. Yine rakiplerimizin “Cahillerden her kötülük gelebileceği” sözlerine de; O günlerde gazetede okuduğum, hocalarının arabasını yakan, üniversite kapılarında olay çıkaran öğrencileri hatırlatıp “Bunları yapan okumuşlar mı, yoksa cahiller mi?” deyiverdim. Yazının Tamamı aşağıdadır! Çok Gezen mi Bilir? Çok Okuyan mı? Münazara Örneği Çok Gezen Bilir Tezi Savunması örneği Rakip arkadaşlarımızdan biri “Allah’ın ilk sözü oku’dur, Allah bizden okumamızı istiyor.” dedi ve salondan büyük alkış aldı. Sıra bana geldiğinde; “Allah’ın ilk sözü okudur. Doğru. Allah Kur’an-ı Kerim’i okuyun diye emretmiş. Şimdi soruyorum size İçinizden hanginiz Kur’an-ı Kerim’i okumasını biliyor? ” deyiverdim çocuk aklımla. Konuklardan büyük alkış aldım. Bu alkış bana cesaret verdi. Yine rakiplerimizin “Cahillerden her kötülük gelebileceği” sözlerine de; O günlerde gazetede okuduğum, hocalarının arabasını yakan, üniversite kapılarında olay çıkaran öğrencileri hatırlatıp “Bunları yapan okumuşlar mı, yoksa cahiller mi?” deyiverdim. Sanki içimden bir ses beni yönlendiriyordu. Ve arkasından Macellan’ın, dünyanın yuvarlak olduğunu okuyarak değil gezerek ispatladığını söyledim. Birçok icadın okuyarak değil; gezip görerek, araştırma, inceleme yaparak, gözlem yaparak gerçekleştirildiğini söyledim. Arşimet’in suyun kaldırma kuvvetini, Edison’un elektrik ampulünü, Cristof Colomp’un Amerika Kıtasını okuyarak bulmadığını söyledim. Konuşmama biraz ara verdiğimde veya cümleler arasında alkışlar geliyordu. Bu alkışlar büyüyor büyüyor, sanki bir hamamda yankılanıyordu. Alkışlardan, konuşmamın gayet iyi gittiğini anladım. Uzay, Güneş, Yıldızlar ve Ay hakkında bilgilerin okuyarak değil, gezerek elde edildiğini, yeryüzü haritalarının gezerek ve görerek çizildiğini söyledim. Şu anda hatırlayamadığım başka şeyler de söyledim. Bu arada heyecanı falan unutmuştum. Konuşmama devam edecekken, konuşma süremim bitmesi nedeniyle, jüri başkanının süremin bittiğini bana işaret edeceğini anlar anlamaz da, “Daha söyleyeceklerim bitmedi ama sürem bitti” dedim. Zamanı iyi kullanabilmek de puan getiriyordu çünkü. Bana ayrılan sürede konuşmamı bitiremez, konuşmam yarıda kalırsa, puan kaybedecektim. Konuklara saygılar sunup grubuma döndüm. Alkışlar bir müddet daha devam etti. Galiba konuşmam beğenilmişti. Jüri üyelerinin değerlendirme aşaması bana yıl kadar uzun geldi. Son konuşmamı yaptıktan sonra, biraz umutlanmıştım. Belki de münazarayı biz kazanacaktık. Şükrü Bey sonucu jüriden aldı ve mikrofona geldi. Münazaranın galibini açıkladı. Aman Allah’ım! Münazarayı bizim grup kazanmıştı. Dünyalar bizim olmuştu. Ayrıca konuşmacılardan birinci ve ikinci sözcü seçilmişti. Tezini en iyi savunan konuşmacı ben seçilmiştim. Birinci sözcü olduğum için bana bir de ödül verdiler. Atatürk’ün Nutkunu. EkleyenÜmit SERTKaynakAlıntıdır Aradığınız Dokümanı Bulamadıysanız, Farklı Araştırmalar Yapmak İstiyorsanız Site İçi Arama Yapabilirsiniz!Ödev ve Araştırmalarınız için Sitesinde Kaynak Arayın Ödev ve Araştırmalarınız için Arama Yapın Diğer Dökümanlarımızı görmek için tıklayın. Siz de Yorum Yapmak İstiyorsanız Sayfanın Altındaki Formu Kullanarak Yorum Yazabilirsiniz!Toplam Yorum Sayısı 106Önceki Yorumları Göster!Son 5 Yorum Aşağıda Listelendi!yusuf ali - 0816 çok gezen daha iyi bilir türkiye haritasını okuyarakmı çizdiler gezerekmi gezerekGökçenur - 1321 sizin sayenizde kazandım sağolun ZİYARETÇİ - 1507 BENCE ÇOK GEZEN BİLİRMÜNTEHE YRB - 1630 Bencede gezen daha iyi anlar ve daha iyi bilir Ayça Çakır - 2024 Bence çok okuyan bilir pazartesi münazara var ayrıca gezilen yer hakkında bilgin olmadan gezersen hiçbir şey anlamazsın hatta para ve zaman kaybı olmuş olur bu okuma-yazma bilmeden sokak tabelasına bakmak gibidir. Sadece fikrimi söyledim Yorum Yaz Yorumunuz site yönetimi tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır!
Dilimizde olumlu anlamda kullanılır bu birleşik sözcük. Hani yol göstermek, fikir anlatmak gibilerden. Oysa biz çocukluk yıllarımızda somut olarak, fiilen ayna tutardık. Elindeki cep aynasına güneşin ışığını alırsın, karşı penceredeki kıza ayna tutarsın. Eğer o da sana kendi aynasıyla yanıt verirse, iş tamamdır. Zaten dokuz on yaşlarındasın oğlum. Ne işi tamamdır acaba?.. İşte tam 20 yıl bu hükümet bize gerçek anlamda, somut olarak fiilen ayna tuttu. Gözümüzü aldı. Kandık. Gözün kamaştı mı bir şey göremezsin. Ama şimdi televizyon röportajlarına bakıyorum, işler biraz değişmiş. Gözüne ayna tutulanların gözü açılmış. “Elim kırılsaydı da...” diye devam eden söylemler bitmek bilmiyor. Millet uyandı. Bunların hiç şansı yok artık. Birinin gözüne ayna tutulması çocukluk anısıdır, o kadar. Ama akıl tutulması farklı bir durum. Başımızdakiler tam da orada şimdi. Abuk sabuk konuşup duruyorlar. İnsan içine çıkacak halleri yok. Mesela ben Kenan devrinde tutuklanıp hapis yattım. Ama Evren’e kızmadım hiç. Çünkü günahını almayayım, pek akıllı biri değildi. Saçma sapan bir adamdı. Ama bunlar kurnaz. Yıllarca insanları “Allah’ın adıyla” kandırdılar ve hâlâ devam ediyorlar ama nafile. Bunları “nafile namazı” bile kurtaramaz. Yolları açık olsun. Bizden ırak olsunlar başka bir şey istemez...Not Nafile namazlarında büyük sevap vardır ama bu kadar günah işlenince, nafile namazı da nafile dostum Celal Ülgen korona oldu. Hemen en iyi gelecek ilaçları söyledim ona. Ayrıca kızı ve avukatım Deniz Şeren’e de yazdırdım. Ben o iki ilaçla hemen ayağa kalkmıştım. Umarım Celal’e de iyi gelecek. Hastalık konusunda çok evhamlıyım. Bir dostum hasta oldu mu ben de oluyorum. Celal bir an önce iyileşmeli ki iyiliklerine devam edebilsin... Başka bir avukat diğer bir avukata saldırıyorsa saldıranın kimliğine bakmak lazım. Celal’i üzmeye çalıştılar ama sökmedi. İyi avukat olduğundan çok iyi insandır o. Eşi Perihan, kızı Deniz, oğlu, torunları... Onlar çok iyi bir aile. Gözümüz gibi bakmamız lazım. Geçmiş olsun kardeşim. Şifalı ol bir an önce. LEYDİ MERY’Türk sanat müziğinin en önemli bestecilerinden biri Teoman Alpay’dı. Bir gün “Samanyolu” diye bir beste yapıyor. Parasız günleri. Besteyi müzisyen Metin Bükey’e satıyor. Bükey bu şarkıyı Berkant’a plak yapıyor. Stadyumlar dahil her yerde çalınıyor şarkı. Öyle ünlü oluyor ki, bir yabancı şarkıcı tarafından İngilizcesi “Ooo Leydi Mery” diye okunuyor ve dünya tanıyor şarkıyı. Ben bu haftanın yazısını yazarken radyoda yabancı bir kanalda bu çalıyordu. Hem Teoman Ağabey’i, hem Metin Bükey’i, hem Berkant’ı andım. Ne güzel iş yapmışlar. Şarkılar yaşatır...RECEP EFENDİ“Atma Recep, din kardeşiyiz” sözü nereden gelmektedir?Anlatılan odur ki, Recep Efendi ismindeki zatı muhterem Galata semtinde ikamet etmektedir. Recep’in kötü bir huyu vardır Yalan. Durup dururken atmakta, sallamakta, yalan söylemektedir. Yaşadığı bölge çoğunlukla, Rum, Ermeni, Yahudi, Levanten gibi topluluklardan oluşmaktadır. Recep Efendi kentin karşı yakasına taşınır. Burası tam bir Müslüman mahallesidir. Recep Efendi kısa sürede burada da yalanlarını sürdürür. O kadar yalan söylemektedir ki, bu gün dediğinin yarın tam tersini söyler ve kimse gıkını çıkarmaz. Bir gün kıraathanede muhabbet açılır. Recep Efendi de oradadır. Başlar atmaya. Artık öylesine şeyler söyler, öylesinebol keseden atar ki, mahallenin yaşlılarından biri dayanamaz, nargilesini yana bırakır ve Recep Efendi’ye dönerek “Bu sefer ipin ucunu kaçırdın, atma Recep, din kardeşiyiz” der. İşte o meşhur söz buradan gelmekteymiş. Ben de yalancıların, pardon söyleyenlerin ANIL“Rüya gibi uçan yıllar, biraz durun, durun biraz...”Avni Anıl babamın dostu idi. Sonra biz dost olduk. Ankara’da çalışıyorum. İzmir’de jübilesi var “Senin sunmanı isterim” dedi. İşimden izin alıp gittim İzmir’e. Fuar Açıkhava Tiyatrosu ağzına kadar dolu. Yaptım işimi, döndüm Ankara’ya. Onu en son Darüşşafaka’nın hastane bölümünde Müzeyyen Senar Abla’nın yanında gördüm. Leyla ile ziyaretine gitmiştik. Avni Abi de o gün bir rastlantı olarak oradaydı. Resimler çektirdik, sohbet ettik. Sonra o da rahatsızlandı. İkisi de bize veda ettiler. Avni Anıl, Türk sanat musikisine çok değerli eserler kazandırmış büyük bir bestecidir. Kimi müzik adamlarına göre, Selahattin Pınar kıratındadır. Dilinize takılan bestelere şöyle bir bakın altında Avni Anıl imzasını görebilirsiniz. Müziğin büyüklüğü buradan geliyor işte. Yıllar sonra, bestecisi aramızdan ayrılmış gitmiş. Besteleri hâlâ söyleniyor. Ben alaturkacıyım. Diğer müzikler konusunda da iyiyimdir ama bizim müziğimiz bana daha efkârlı geliyor. Mihrabım Diyerek-Safa Geldiniz Dostlar-Akşamın Olduğu Yerde-Dilşad Olacak Diye-Bir Ateşim Yanarım-Biraz Kül Biraz Duman-Ne Yeşili Ne Siyahı Gözümde Hep Gözleri Var-Öyle Dudak Büküp Hor Gözle Bakma...Ve daha yüzlerce eser. Avni Abi geldi birden aklıma. Nasıl sığdırmış o ömre bu kadar güzel besteyi diye düşündüm. Rahat uyuyordur.
çok gezen bilir ile ilgili yazı