İnne hâzâ le rızkunâ mâ lehu min nefâd(nefâdin). Hâzâ, ve inne lit tâgıyne le şerre meâb(meâbin). Cehenneme, yaslevnehâ, fe bi’sel mihâd(mihâdu).
Ve ma yenzuru haülai illa sayhatev vahıdetem ma leha min fevak: 16. Ve kalu rabbena accil lena kıttana kable yevmil hısab: 17. Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab: 18. İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak: 19. Vettayra mahşurah küllül lehu evvab: 20.
İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad . Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab . Cehennem yaslevneha fe bi'sel mihad . Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak . Ve aharu min şeklihı ezvac .
Arafsuresi, 10. ayet: Ve lekad mekkennakum fil ardı ve cealna lekum fiha maayiş', kalilen ma teşkurun. "Doğrusu Biz, sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçimlik verdik." Sad suresi 54. ayet: İnne haza le rızkuna ma lehu min nefad. "Şüphesiz bu, bizim vaadimiz olan rızıktır. Onda tükenmek yoktur."
İnnehaza le rizkuna ma lehu min nefad Kelime Meali Sayfada Göster. Diğer ayetlerdeki anlamını görmek için kelime köküne tıklayın. Kelime. Okunuşu.
SâdSuresi ve Sâd Suresinin anlamı ve Arapça okunuşu ve yazılışı. Sâd suresi Türkçe okunuşu ve meali, Sâd suresi anlamı demektir. Ayrıca Sâd suresi meali burada bulabilirsiniz. Buradan Sâd Suresi okunuşunu Kureyş Sûresi Arapça kısmından öğrenerek Sâd suresini dinleyerek ezberleyebilirsiniz. Ayrıca Sâd suresi ve anlamı ile Türkçe okunuşları da sayfamızdadır
w1ukhLv. HURİLER?Makaleyi yazan Yaseen dayanarak bir takım gelenekçi Müslümanlar cennete girdiklerinde 70 tane huri ve bu dünyadan 2 tane inanan kadınla ödüllendirileceklerini düşünürler. Hadislerde ve günümüzde ve daha önce yapılmış Kuran çevirilerinde bulunan tasvirler, kadınları ve Allah'a ve Kuran'ın doğruluğuna inanan tüm erkekleri rencide edecek türdendir. Bu genç, güzel hurilerin geçtiği ayetleri toplama görevini ben üstlendim. Kuran'ın yorumunda bir yanlışlık olduğuna ikna olmuştum. Daha sonra bu ayetlerin anlaşıldığından çok farklı şeyleri ima ettiğini gördüğümde çok şaşırdım. Bu yalanın bu kadar sürmesine şok olmuştum. Bu ayetlerin içeriği yiyecek, içecek, rahat mobilyalar ve diğer "nesneler"di. Hala birçok Müslüman'ın inandığı gibi hurilerden kelimesi bir sıfattır ve saf / kristal beyazı anlamlarına gelir. Ayetlerdeki tanımlamaları incelemeden önce inşallah gidersek cennette kiminle birlikte olacağımıza kimlerle olunacak?İnananlar eşleriyle birlikte olacaklar. 3656'da geçen "ezvecuhum" -onların- eşleri kelimesi belli bir cinse hitap etmiyor. 225, 457 ayetleri eşleri saf / temiz olarak anlatıyor ezvacüm mütühheratün.3654-56Diyanet Vakfı 54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm ta'melunDiyanet Vakfı 55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihunDiyanet Vakfı 56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiunSoylarından inançlarını izleyenler de bu kişilere Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar var ya! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir 408 ayetinde tekrar doğrulanıyor407-8Diyanet Vakfı 7. Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar melekler, Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! derler.Diyanet Vakfı 8. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!Anahtar Kelimeler ve Yanlış YorumlamalarAşağıda bu "hurilerin" niteliklerini bugün yorumlandığı şekilde listeledim. Bu ayetlerin çoğunda çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir özne bulunmamakta ve anlaşılan çevirmenler, bu özneyi bulmak için önceki ayetlere veya içeriğe bakma gereği temiz kadınlar / hurilerbi hurin aynin iri gözlü hurilerKasiratut tarfi gözlerini sakınan hurilerKasiratut tarfi ayn gözlerini sakınan hurilerHayratun hisan güzel kadınlarEtraben yaşıt hurilerKevaibe etraben göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt huriler; güzel yaşıt eşler'Uruben etraben mükemmel bu "huri"lerin niteliklerini Kuran'dan Ayetteki "Kasiratut Tarfi" ve "hurun"Rahman Suresini cennetin gizli kalmış yönlerini ortaya çıkarmada anahtar surelerden biri olarak görüyorum. Bu Sure boyunca ilginç bir çiftelik ve karşıtlık teması not olarak şunu bilmenizi isterim ki Arapça'da isimler eril veya dişil formlarda olabiliyor ve 3'e ayrılırlar tekil, ikili ve çoğul. 55. Surede bunların arasındaki geçişlere tanık Çoğul Forma Geçiş5546-61Diyanet Vakfı 46. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet Yüksel 46. Rabbinin görkeminden korkan cin ve insan lar için iki cennet Ve limen hafe mekame rabbihi Vakfı 47. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 47. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma Vakfı 48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla Yüksel 48. Türlü besinlerle doludur her Zevata Vakfı 49. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 49. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma Vakfı 50. İkisinde de akıp giden iki kaynak Yüksel 50. İçlerinde akan pınarlar Fiyhima 'aynani Vakfı 51. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 51. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 52. İkisinde de her türlü meyveden çift çift Yüksel 52. İkisinde de her meyveden iki çeşit Fiyhima min kulli fakihetin Vakfı 53. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 53. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 54. Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi Yüksel 54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki cennetin meyveleri pek Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni Vakfı 55. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 55. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin Yüksel 56. Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve la canDiyanet Vakfı 57. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 57. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 58. Sanki onlar yakut ve Yüksel 58. Onlar yakut ve mercan Ke ennehunnel yakıtı vel mercanDiyanet Vakfı 59. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 59. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?Edip Yüksel 60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?Arapçası Hel cezaul ıhsani illel ihsanDiyanet Vakfı 61. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 61. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniGördüğünüz gibi 5547-48 arası iki cennetten / bahçeden bahsediyor. Çift form olan "Fihinna" onların ikisinin içinde 5550 ve 5552 ayetlerinde geçen iki cennetin içindekileri ima ediyor. 5554 ayeti ise ikiye ayrılıyor, ilk kısım cennetle mükafatlandırılan erkek ve kadınların durumundan"Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar."İkincisi ise bahçelerdeki ağaçların meyvelerinin ne kadar rahat alınabileceğinden bahsediyor"İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır."6923 ayetinde de "kutufuha daine" meyveleri sarkmış / yakın sözcüğüne Vakfı 22. Yüce bir cennette,Edip Yüksel 22. Yüksek bir cennette bahçede,Diyanet Vakfı 23. Meyveleri sarkmış Yüksel 23. Meyveleri ulaşılabilecek ve 5552'de bulunan çift formlardan "fihina" onlarda çoğul dişil forma geçiş görüyoruz, yani bunlar "iki bahçede bulunan" "varlıkları" betimliyor olamaz."Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz??" Arapçası "Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani""Tukezzibani" yalanlamak fiili ikili yapıda. "Hüna" zamirinin işaret ettiği kalan tek makul nesne 5554 ayetinin sonundaki "meyveler" olmak Kuran'da her zaman "hifzul ferc" olarak geçer, "kasıratut tarfi" ayete bakıldığında zorlama bir anlam olarak göze çarpıyor. Bu kelimenin bakışları / gözleri kaçırmak olduğu var sayılıyor. Ancak gözleri alçaltmak Kuran'da 2430 ve 31 ayetlerinde olduğu gibi "ğadül besar" olarak geçer. Cennet iffet ve namus kavramlarının olduğu bir yer değildir zaten. Cennet inananların ödüllendirileceği ve bir daha yaptıklarından sorumlu tutulmayacağı bir yerdir. "Bakışlarını alçaltmak" buraya uymadığı gibi Kuran incelendiğinde de tutarsız olduğu görülecektir. "Kasırat" kelimesinin kökü "kasera" kısaltmak anlamına gelir. "Taraf" kelimesi ise "uç" demektir, 11114 ve 20130 ayetlerinde geçer. Aynı zamanda kol ve bacak yani insan vücudundaki uzuvlar, "el etraf" uçlar kelimesiyle anlatılabilir. Bu nedenle "kasıratut tarfi" ellerinizi bile uzatmadan veya hiçbir çaba sarf etmeden kolayca yetişilen meyvelerin tanımlarından meyvelerinin kolayca ulaşılabilirliğini 7614 ayeti de şöyle anlatır7614Diyanet Vakfı 14. Cennet ağaçlarının gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine Yüksel 14. Ağaçların gölgesi üzerlerine sarkmış ve meyveler yaklaştırılarak koparılmaları Ve daniyeten 'aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen"lem yatmishunne insun kablehum ve la can" onlara ne cin ne insan dokundu?Bağlam "hurilerden" bahsediyor olsaydı yukarıdaki ayet daha sonra bunlara dokulacak gibi bir anlama gelirdi. Bu yakışıksız, hayali bir "dokunmak" olarak kullanılan kelime "messe" veya "temesse"'dir 2236-237, 347, 1920, 3349, 583-4, vb...5557'deki "tamase" denemek / tatmak / bozmak veya tüketmek olarak çevrilebilir. Cennetteki yiyecek ve içecekler Dünya'da tadılanlar gibi olmayacak, saf ve her açıdan mükemmel "yakuplar ve mercanlar gibi" sözü de yine bu meyvelerden Hısan 55705562-74Diyanet Vakfı 62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır..Edip Yüksel 62. O ikisinin ötesinde iki cennet daha Ve min dunihima cennetanDiyanet Vakfı 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 63. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 64. Bu cennetler koyu Yüksel 64. MudhammetanDiyanet Vakfı 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 65. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak Yüksel 66. İkisinde de fışkıran iki kaynak Fihima aynani Vakfı 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 67. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar Yüksel 68. Her ikisinde de meyvalar, hurmalar ve narlar Fihima fakihetuv ve nahluv ve rummanDiyanet Vakfı 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 69. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 70. İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar Yüksel 70. Her ikisinde de iyilikler, güzellikler Fihinne hayratun hısanDiyanet Vakfı 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 71. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 72. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş hûriler Yüksel 72. Çadırlara kapanmış güzellerArapçası Hurum maksuratun fil hıyamDiyanet Vakfı 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 73. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin Yüksel 74. Daha önce onlara ne insan ne de cin Lem yatmishunne insun kablehum ve la can5570 ayetindeki "Fihinne hayratun hısan" 5562, 5564, 5566 ve 5568 ayetlerinde ikili yapıdan fihima çoğul dişil yapıya fihina geçiş var. Bundan dolayı zamirin bildirdiği iki bahçe veya içindekiler değil 5568'den önce bahsedilen "meyve, hurma ve narlardır." "Hayrat" ve "hisan" kelimeleri sıfattır ve ayette çevirmenlerin eklediği gibi bir özne geçmez."Fihinne hayratun hısan" "Onlarda üstün iyilik / faydalar vardır"5572'deki "Hurum maksuratun fil hıyam" anlatılmakta olan şeylerin meyveler ve bunların niteliklerinin devamıdır. Ayette yine bir özne yok. "Hurun" saf / temiz ayette anlatılanın çadırlara kapatılmış "huriler" olduğunu düşünmek mantıksızdır. "Maksuratun fil hıyam" hemen yakında olan yığın halindeki meyveleri anlatıyor. 5574 tekrar bu meyvelerin daha önce kimse tarafından tüketilmemiş olduklarını yazar Daha önce onlara ne insan ne de cin dokunmamış / Gözlü Huriler? 56225615-24Diyanet Vakfı 15. Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,Edip Yüksel 15. Lüks mobilyalar üzerinde,Arapçası 'ala sururin medunetunDiyanet Vakfı 16. Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup Yüksel 16. Karşılıklı Muttekiiyne 'aleyha mutekabiliyneDiyanet Vakfı 17. Çevrelerinde, hizmet için ölümsüz gençler dolaşır;Edip Yüksel 17. Onlara ölümsüz gençler servis Yetufu 'aleyhim veldanun muhalleduneDiyanet Vakfı 18. Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve Yüksel 18. Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve Biekvabin ve ebariyka ve ke'sin min ma'ıyninDiyanet Vakfı 19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları Yüksel 19. Ne ara verirler ne de La yusadda'une 'anha ve la yunzifuneDiyanet Vakfı 20. Onlara beğendikleri meyveler,Edip Yüksel 20. Ve beğendikleri meyveler...Arapçası Ve fakihetin mimma yetehayyeruneDiyanet Vakfı 21. Canlarının çektiği kuş etleri,Edip Yüksel 21. Canlarının çektiği kuş etleri...Arapçası Ve lahmi tayrin mimma yeştehuneDiyanet Vakfı 22. İri gözlü hûriler,Edip Yüksel 22. Güzel eşler...Arapçası Ve hurun 'ıynunDiyanet Vakfı 23. Saklı inciler Yüksel 23. Korunmuş inciler gibi...Arapçası Keemsalillu'luilmeknuniDiyanet Vakfı 24. Yaptıklarına karşılık olarak verilir.Edip Yüksel 24. Yapmış olduklarına bir karşılık olarak Cezaen bima kanu ya'meluneÖncelikle bahsi geçen nesnelere bakalım5615 Rahat mobilyalar/Cevherlerle işlenmiş tahtlar5618 Temiz bir içkiyle doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle5620 İstedikleri meyveler5621 İstedikleri kuş etleri5622 "vehurun aynun" -Bunlar iri gözlü kadınlar olabilir mi?-Dikkat ederseniz, ayette bazı çevirmenlerin ayete, orijinalinde olmayan kadınlar / eşler gibi kelimeler ilave ettiğini göreceksiniz. Cümledeki tek özne "göz" olarak anlaşılan "ayn" diğer nesneler ise inanan kadın ver erkekler için verilecek birer objedir. 22. ayetteki bu "varlıklar" diğelerinin aksine detaylı bir şekilde anlatılmamış, sadece gözlerinin büyük ve saf olduğu belirtilmiş. Bu da Kuran'ın gerçek manasını yok etmek için çevirmenlerin ürettiği bir fantaziden başka bir şey değildir. "Hurun" kelimesi yalnızca saf ve kristal beyazı anlamına gelir. "Ayn" ise hem "göz" hem de "pınar" anlamına gelebilmektedir. İki kullanımda Kuran'da yaygındırAyn kelimesinin "göz" anlamına geldiği ayetler için şu ayetlere bakın 313, 545, 583, 7116, 7179, 7195, 844, 1131, 1284, 1588, 1828, 2040, 766 vb?"Pınar" anlamları için 260, 7160, 1545, 2657, 5550, 5566, 7618 etc?"Hurun Aynun" temiz / berrak nehirler Vakfı 225 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara bazı yönlerden dünyadakine benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî Vakfı 457 İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu tatlı bir gölgeye 55. surede resmi çizilen ve cennetin vazgeçilmez öğesi olan "saf nehirlerin" 56. Surenin de bir parçası olduğunu Sureyi tekrar çevirip taşların nasıl yerlerine oturduğunu görelim5618-24 "Doldurulmuş bardaklar, sürahiler, ve kadehler bunların doldurulduğu temiz temiz pınar/gözlerle evlendiririz?4453-55Diyanet Vakfı 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı Yüksel 53. İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı Yelbesune min sündüsiv ve istebrakım mütekabiliynDiyanet Vakfı 54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle Yüksel 54. Bu böyledir; onlara güzel eşler Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıynDiyanet Vakfı 55. Orada, güven içinde canlarının çektiği her meyveyi Yüksel 55. Tam bir güvenlik içinde her meyveyi Yed'une fiha bi külli fakihetin aminiynCennette Allah kimse için nikah merasimi düzenlemeyecek. Ayeti çevirenler her zamanki gibi bu ayete de erkek psikolojisiyle bakmışlar ki kadınların müttakilere 4451 dahil olmadığını düşünmüşler. Adil olan daha önce ayetlerde gösterdiğimiz gibi inananların eşleriyle ve soylarıyla beraber ayetinde geçen "zevvece" fiili "eşleştirdi" anlamına gelir. Bu iki farklı şeyi birbirine katmak değildir, bunun anlamı Allah'ın hediyelerinden biri olan saf pınarları daha önce bahşedilenlere ipek ve satin giysi katmaktır. İnananlara temiz pınarlar 4454, bunlara uyan ipek ve satinden elbiseler 4453 verilecek ve huzur içinde her istedikleri meyveden yiyebilecekler 4455. "Zevece" ile aynı kökten gelen "ezvece" her zaman "eşler" anlamına gelmez. 3858 ayetinde de göreceğimiz gibi "arttırma / ikiye katlama / birleştirme" anlamına da Vakfı 55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek Yüksel 55. Bu böyledir; azgınlar ise kötü bir yeri Haza ve inne lit tağıyne le şerra meabDiyanet Vakfı 56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma Yüksel 56. Cehennemde yanarlar; ne kötü bir Cehennem yaslevneha fe bi'sel mihadDiyanet Vakfı 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar!Edip Yüksel 57. İşte onu tatsınlar Kaynar su ve Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassakDiyanet Vakfı 58. Buna benzer daha türlü türlü başkaları da Yüksel 58. Bunlara benzer daha başkaları da Ve aharu min şeklihı ezvacDiyanet Vakfı 59. İnkârcıların liderlerine İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur denildiğin de, liderler Onlar rahat yüzü görmesin derler Onlar mutlaka ateşe Yüksel 59. "Bunlar sizinle birlikte paldır küldür sürüklenen bir gruptur." denilince, cehennemdeki liderler "Onlar hoş gelmediler. Onlar ateşte yanacaklar."Arapçası Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün narDiyanet Vakfı 60 . Liderlere uyanlar ise Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! Yüksel 60. Onlar da derler ki, "Aslında siz hoş gelmediniz. Bizi bu duruma siz soktunuz; ne kötü bir son!"Arapçası Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi'sel kararBaşka bir eşleştirme durumu ayetler 5219-21Diyanet Vakfı 19. Onlara Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için denilir.Edip Yüksel 19. Yapmış olduklarınıza karşılık afiyetle yeyin, Kulu veşrabu heniem bima kuntam ta'melunDiyanet Vakfı 20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdirEdip Yüksel 20. Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıynDiyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar var ya! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir Yüksel 21. Soyları tarafından izlenen inananlara soylarını da katarız ve onların yaptıklarından hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazanmış olduğu şeylerin bir Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi imanim elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey' kullumriim bima kesebe rahin5220 yiyecek ve içeceğin yanında iman edenlere verilecek saf pınarları Kötü TanımKevaib = tomurcuklanmış göğüsler?7831-36Diyanet Vakfı 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü Yüksel 31. Erdemliler için kurtuluş İnne lilmuttekıyne mefazenDiyanet Vakfı 32. Bahçeler,bağlar,Edip Yüksel 32. Bağlar, bahçeler...Arapçası Hadaika ve a'nabenDiyanet Vakfı 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,Edip Yüksel 33. Genç ve yaşıt eşler...Arapçası Ve keva'ıbe etrabenDiyanet Vakfı 34. Ve içki dolu kâseler .Edip Yüksel 34. Dolu kadehler...Arapçası Ve ke'sen dihakanDiyanet Vakfı 35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan Yüksel 35. Orada ne bir boş söz ne de bir yalan La yesme'une fiyha lağven ve la kizzabenDiyanet Vakfı 36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, Yüksel 36. Rabbinden bir karşılık; hesaplanmış bir Cezaen min rabbike 'ataen hısabenBazı Kuran çevirilerinde ve lügatlarda, kevaib kelimesinin İslam'ın mesajına hiç yakışmayan tanımlarına rastladık. Bunlara göre bu kelime kadınların göğüslerini anlatıyordu. 7831'e bakılırsa cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu ödüllerin takva sahiplerine bahşedileceğini görebiliriz. Kadınlara da tomurcuklanmış göğüslü huriler mi verilecek?Bir önceki ayetin içeriği 7832 bahçeler ve bağlar. Kevaib kelimesinin tekili "kâbe"dir. Bu Kuran'da geçen Kabe'nin dışında tek bir üzümü anlatmak için de nadir rastlanan bir anlam da değildir, bulunduğum yerde Kuzey Afrika; hala üzüm için bu kelimeyi kullanıyoruz. Artı ayette çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir isim yok kız, kadın vs... Kevaib ancak "etraben" hep aynı kalan / bozulmayan sıfatını niteleyen özne 7832 ve 7833 ayetleri arasındaki mantıksal bağlantıya da dikkatinizi çekerimBahçelerde, bağlar var 7831.Bağlardan kişi üzüm toplayabilir 7832.Üzümlerden, içki elde edilebilir 7833.Üç ayet de bahçeleri, meyveleri ve içecekleri anlatıyor. Bağlar ve bahçeler 7831 ile dolu kadehlerin arasına konulan "huriler" ayetin manasını ayetleri aynı zamanda 7822-27 ayetlerinin zıttı olarak düşünülebilir. İlki takva sahiplerinin bahçeler, meyveler ve içecekler ile başarısını diğeri ise azgınların cehennemde içecek soğuk bir şey bulamayacağını ancak kaynar su ve irin içeceklerini anlatıyor 7825."Etraben" sıfatı genelde "aynı yaş/yaşıt" olarak çevrilir. Diğer anlamları ise tüm nitelikleri ve görünüşleri ile "birbirine uyan" veya "bozulmayan" ve "kasıratüt türfi etrabun"3849-54Diyanet Vakfı 49. İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek Yüksel 49. Bu bir mesajdır Erdemliler için güzel bir gelecek,Arapçası Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meabDiyanet Vakfı 50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri Yüksel 50. Ve kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvabDiyanet Vakfı 51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler Yüksel 51. Orada konfor içinde bol meyve ve içecek Müttekiıne fıha yed'une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerabDiyanet Vakfı 52. Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller Yüksel 52. Yanlarında gözlerinin içine bakan yaşıtları Ve ındehüm kasıratüt türfi etrabDiyanet Vakfı 53. İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler Yüksel 53. Hesap Günü için size söz verilen Haza ma tuadune li yevmil hısabDiyanet Vakfı 54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek Yüksel 54. Bizim bu rızkımız İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad3851 ayeti takva sahiplerinin dinlenirken meyve ve içecek isteyecekleri belirtiliyor. 3852 de bu çağrıya bir cevap olarak hemen uzanacakları yerde istediklerinin biteceği anlatılıyor. Meyvelerin ve içeceklerin hiçbir zaman bozulmayan ferahlatıcı bir tadı ayetinde bu RIZKLARIN le rizkuna ma lehu min nefad hurilerin değil tükenmeyecek kadar olduğu göz kapakları olacak, yumurtalar gibi korunmuş gözler 3748-49Paragrafın başlığı şaka mahiyetinde değildir, ayetin kelime kelime çevirisi Vakfı 40. Bu azaptan Ancak Allah'ın hâlis kulları istisnâ Yüksel 40. Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları İlla ıbadellahil muhlesıynDiyanet Vakfı 41. Bunlar için bilinen bir rızık Yüksel 41. Onlar bilinen bir rızkı Ülaike lehüm rizkum ma'lumDiyanet Vakfı 42. Türlü türlü meyveler vardır. Ve onlar Yüksel 42. Meyvelerle Fevakih ve hüm mükramunDiyanet Vakfı 43. Naîm cennetlerinde .Edip Yüksel 43. Nimet Fı cennatin neıymDiyanet Vakfı 44. Tahtlar üzerinde karşılıklı Yüksel 44. Karşılıklı koltuklar Ala sürurim mütekabilınDiyanet Vakfı 45. Onlara pınardan doldurulmuş kadehler Yüksel 45. Onlara pınarlardan doldurulmuş kadehler Yütafü alyhim bi ke'sim mim meıynDiyanet Vakfı 46. Berraktır, içenlere lezzet Yüksel 46. Durudur, içenlere zevk ve lezzet Beydae lezzetil lişşaribınDiyanet Vakfı 47. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş Yüksel 47. Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk La fıha ğavlüv ve la hüm anha yünzefunDiyanet Vakfı 48. Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler Yüksel 48. Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel eşler...Arapçası Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıynDiyanet Vakfı 49. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi Yüksel 49. Kornumuş yumurtalar Ke ennehünne beydum meknun"Taraf" göz kapağı değil de uzuv olarak aldığımızda, "kasıratüt tarfi" tabiri "bakışlarını kaçıran" değil de "hemen yakında / ellerin altında" olacaktır. "Ayn" göz/pınar kelimesi de yine pınarları anlatıyor. Yumurtalar olarak çevrilen "beydun" kelimesi 3746 ayetinde geçen "beydae" kelimesinin tekilidir. Böylece 3748-49 yeni çevirisi şöyle oluyor"Ellerinin altında / hemen yakınlarında pınarlar olacak""İyi korunmuş kristal beyazımsı / beyazı gibi"Dikkat ederseniz 3741 ayeti yine rızıklar üzerinde vurgu yapıyor."Ebkaren" Bakireler mi? 56365627-38Diyanet Vakfı 27. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!Edip Yüksel 27. Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar!Arapçası Ve ashabulyemiyni ma ashabulyemiyniDiyanet Vakfı 28. Düzgün kiraz ağacı,Edip Yüksel 28. Dikensiz meyve ağaçları,Arapçası Fiy sidrin mahdudinDiyanet Vakfı 29. Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,Edip Yüksel 29. Salkımları sarkmış muz ağaçları,Arapçası Ve talhın mendudinDiyanet Vakfı 30. Uzamış gölgeler,Edip Yüksel 30. Uzamış gölgeler,Arapçası Ve zıllin memdudinDiyanet Vakfı 31. Çağlayarak akan sular,Edip Yüksel 31. Fışkıran sular,Arapçası Ve main meskubinDiyanet Vakfı 32. Sayısız meyveler içindedirler;Edip Yüksel 32. Ve bol meyveler Ve fakihetin kesiyretinDiyanet Vakfı 33. Tükenmeyen ve yasaklanmayanEdip Yüksel 33. Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler!Arapçası La maktu'atin ve la memnu'atinDiyanet Vakfı 34. Ve kabartılmış döşekler Yüksel 34. Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar Ve furuşin merfu'atinDiyanet Vakfı 35. Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni Yüksel 35. Biz kadınları yeniden İnna enşe'nahunne inşaenDiyanet Vakfı 36. Onları, bâkireler Yüksel 36. Onları, Fece'alnahunne ebkarenDiyanet Vakfı 37. Eşlerine düşkün ve Yüksel 37. Mükemmel biçimde 'Uruben etrabenDiyanet Vakfı 38. Bütün bunlar sağdakiler Yüksel 38. Sağ tarafta olanlar Liashabilyemiyni5635-37 arası tekrar "hatalı hüviyet"e örnek. Bu ayetler bir özne içermiyor huriler, kadınlar vs.... Sadece 5635'te dişil çoğul zamir "-hunne" enşe'na-hunne var. Aynı şekilde 5636'da da birşeye hitap eden -hünne zamiri mevcut Fece'alna-hunne. Bu zamir 5634'te geçen özneyi rahat mobilyalar / yükseltilmiş döşekleri furuşin merfu'atin niteliyor. Gramerdeki hatayı görmüş olacak ki M. Esed "Message of the Quran" kitabında yükseltilmiş eşler olarak çevirmiş. Aslında kanepe veya döşek anlamına gelen "firaş" kelimesinin mecaz olarak eşleri anlattığını not eşler "ezvec" olarak geçer yani bu çeviri zorlamadır. Üstelik 5634-37'de anlatılan "kişi veya kişiler" ödüllendirilmiyor, aksine onlarda ödülün bir parçası ve cennetteki nesneler ile birlikte listelenmişler."Ebraken" kelimesini bakire olarak çevirmek nahoş ve kabul edilmez bir şeydir. Arapça'da bakire kelimesi "'ıdrae"dir ve Kuran'da geçmez. Bu kelimenin anlattığı şeyin mobilyalar olduğunu öğrendiğimize göre alternatif anlamlara bakıyoruz taze / yeni / temiz. Bu cennetteki diğer nesnelerin tanımı ile tutarlılık gösteriyor temiz olmaları."Uruben" temiz, kusuru bulunmayan demektir. "Etraben"i zaten gördük. Her nitelik bakımında uyumlu / bozulmayan demek. Şimdi 5634-37'nin muhtemel çevirisini yapalımVe yükseltilmiş döşekler,Biz onları o şekilde yarattık,Onları temiz / yeni kıldık,Kusursuz ve eskimeyen / uyumluSağdakiler için!
Mekke döneminde inmiştir. 88 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki "Sâd" harfinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah'ın birliği, müşriklerin inkârları ve sapıklıkları sebebiyle azabı hak etmiş oldukları, Davûd, Süleyman, Eyyüp, İbrahim, İshak, İsmail, el-Yesa' ve Zülkifl Peygamberlerin kıssaları, Davûd Peygamberin hakemliği ve Hz. Peygamberin temel görevi konu edilmektedir. Sad Suresi okunuşu ve anlamı! Sad suresi 49-54 ayetler Arapça yazılışı ve Türkçe meali nedir? Sad suresi tefsiri, konusu, fazileti nedir?SAD SURESİ HAKKINDA BİLGİLER Mekke döneminde inmiştir. 88 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki "Sâd" harfinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah'ın birliği, müşriklerin inkârları ve sapıklıkları sebebiyle azabı hak etmiş oldukları, Davûd, Süleyman, Eyyüp, İbrahim, İshak, İsmail, el-Yesa' ve Zülkifl Peygamberlerin kıssaları, Davûd Peygamberin hakemliği ve Hz. Peygamberin temel görevi konu edilmektedir. SAD SURESİ KONUSU NEDİR? Sûrenin temel konusu, Resûl-i Ekrem'in hak peygamber olduğu gerçeğinin ispatıdır. Kur'an üzerine yeminle başlayan sûrede Hz. Muhammed'in peygamberliğini inkâr eden müşriklerin iddiaları reddedilmekte; çok tanrıcı inançlarının kısa eleştirisi yapıldıktan sonra onlara, önceki peygamberlere karşı benzer tavırlar sergileyenlerin âkıbetleri hatırlatılmakta, Hz. Peygamber'e de sabır tavsiye edilmektedir. Hz. Dâvûd, oğlu Süleyman ve Eyyûb'un hayatlarından kesitler verilmekte; Hz. İbrâhim, İshak, Ya'kub, İsmâil, Elyesa', Zülkifl'in isimleri sıralanarak bunların yolundan gidenlerin âhiretteki mutlu hayatları, buna karşılık yoldan çıkanların kötü âkıbetleri hakkında kısa ve uyarıcı açıklamalar yapılmaktadır. Sûrenin son bölümünde insanlığın atası olan Hz. Âdem'in yaratılışı anlatıldıktan sonra İblis'in, kendisine rahmet kapılarının kapanmasına sebep olduğunu düşündüğü için Âdem'in soyuna hınç beslediği ve onları doğru yoldan saptırmaya ahdettiği anlatılmakta, Hz. Muhammed'in hak peygamber olduğu gerçeği bir defa daha vurgulanmaktadır. SAD SURESİ NUZÜLÜ Mushaftaki sıralamada otuz sekizinci, iniş sırasına göre de otuz sekizinci sûredir. Kamer sûresinden sonra, A'râf sûresinden önce Mekke'de inmiştir. SAD SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Sad vel kur'ani ziz zikr Belillezıne keferu fı ızzetiv ve şikkak Kem ehlekna min kablihim min karnin fe nadev ve late hıyne mens Ve cabu en caehüm münzirun minhüm ve kalel kafirune haza sahırun kezzab E cealel alihete ilahev vahıda inne haza le şey'üy ucab Ventalekal melaü minhüm enimşu vasbiru ala alihetiküm inne haza le şey'üy yürad Ma semı'na bihaza fil milletil ahırah in haza illahtilak E ünzile aliyhiz zikru mim beynina bel hüm fı şekkim min zikrı bel lemma yezuku azab Em ındehüm hazinü rahmeti rabbikel azızil vehhab Em lehüm mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma feyerteku fil esbab Cündüm ma hünalike menzumüm minel ahzab Kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve fir'avnü zül evtad Ve semudü ve kavmü lutıv ve ashabül eykeh ülaikel ahzab İn küllün illa kezzeber rusüle fe hakka ıkab Ve ma yenzuru haülai illa sayhatev vahıdetem ma leha min fevak Ve kalu rabbena accil lena kıttana kable yevmil hısab Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak Vettayra mahşurah küllül lehu evvab Ve şededna mülehu ve ateynahül hıkmete ve faslel hıtab Ve hel etake nebeül hasm iz tesevverul mıhrab İz dehalu ala davude fe fezia minhüm kalu la tehaf hasmani beğa ba'duna ala ba'dın fahküm beynena bil hakkı ve la tüştıt vehdina ila sevais sırat İnne haza ehıy lehu tis'uv ve tis'une na'cetev ve liye na'cetüv vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab Kale le kad zalemeke bi süali na'cetike ila niacih ve inne kesıram minel huletai le yebğıy ba'duhüm ala ba'dın ilellezıne amenu ve amilüs salihati ve kalılüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab Fe ğaferna lehu zalik ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab Ya davudü inna cealnake hhalıfeten fil erdı fahküm beynen nasi bil hakkı ve la tettebiıl heva fe yüdılleke an sebılillah innellezıne yedıllune an sebılillahi lehüm azabün şedıdüm bima nesu yevmel hısab 24. Ayet secde ayetidir. Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylül lillezine keferu minen nar Em nec'alüllezıne amenu ve amilus salihati kel müfsidıne fil erdı em nec'alül müttekıyne kel füccar Kitabün enzelnahü ileyke mübarakül li yeddebberu ayatihı ve li yetezekkera ülül elbab Ve vehebna li davude süleyman nı'mel abdinnehu evvab İz urida aleyhi bil aşiyyis safinatül ciyad Fe kale innı ahbebtü hubbel hayri an zikri rabbı hatta tevarat bil hıcab Rudduha aleyy fe tafika mesham bis sukı vel a'nak Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihı ceseden sümme enab Kale rabbığfir lı veheb li mülkel la yembeğıy li ehadim mim ba'di inneke entel vehhab Fe sehharna lehür rıha tecrı bi emrihı ruhaen haysü esab Veş şeyatıyne küllü bennaiv ve ğavvas Ve aharıne mükarranıne fil asfad Haza ataüna femnün ev emsik bi ğayri hısab Ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab Vezkür abdena eyyub iz nada rabbehu ennı messeniyeş şeytanü bi nusbiv ve azab Ürkud bi riclik haza muğteselüm baridüv ve şerab Ve vehebna lehu ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem minna ve zikra li ülil elbab Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı' mel abd innehu evvab Vezkür ıbadena ibrahıme ve ishaka ve ya'kube ülil eydı ve ebsar İnna ahlasnahüm bi halisatin zikrad dar Ve innehüm ındena le minel müstefeynel ahyar Vezkür ismaıyle vel yesea ve zel kifl ve küllüm minel ahyar Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab Müttekiıne fıha yed'une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab Haza ma tuadune li yevmil hısab İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab Cehennem yaslevneha fe bi'sel mihad Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak Ve aharu min şeklihı ezvac Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi'sel karar Kalu rabbena men kaddeme lena haza fezidhü azaben dı'fen fin nar Ve kalu ma lena la nera ricalen künna neuddühüm minel eşrar Ettehaznahüm sıhriyyen em zağat anhümül ebsar İnne zalike le hakkun tehasumü ehlin nar Kul innema ene münziruv ve ma min ilahin illellahül vahıdül kahhar Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehümel azızül ğaffar Kul hüve nebün azıym Entüm anhü mu'ridun Ma kane liye min ılmin bil meleil a'la iz yahtesımun İy yuha ileyye illa ennema ene nezırum mübın İz kale rabbüke lil melaiketi innı halikum beşeram min tıyn Fe iza sevveytühu ve nefahtü fıhi mir ruhıy fekau lehu sacidın Fe secedel melaiketü küllühüm ecmeun İlla iblıs istekbera ve kane minel kafirın Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alın Kale ene hayrum minh halaktenı min nariv ve halaktehu min tıyn Kale fahruc minha fe inneke racım Ve inne aleyke la'netı ila yevmid dın Kale rabbi fe enzırni ila yevmi yüb'asun Kale fe inneke minel münzarın İla yevmil vaktil ma'mum Kale fe bi ızzetike le uğviyennehüm ecmeıyn İlla ıbadeke minhümül muhlesıyn Kale fel hakku vel hakka ekul Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeıyn Kul ma es'elüküm aleyhi min ecriv ve ma enen minel mütekellifın İn hüve illa zikrul lil alemın Ve le ta'lemünne nebeehu ba'de hıyn SAD SURESİ ARAPÇA OKUNUŞUSAD SURESİ ANLAMI VE MEALİSâd. O şanlı, şerefli Kur'an'a andolsun ki o, Allah sözüdür. ?1? Fakat inkar edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler. ?2? Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş zamanı değildi. ?3? Kafirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler "Bu yalancı bir sihirbazdır." ?4? "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!" ?5? İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilahlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde en son dinî inanışlarda duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir Kur'an içimizden ona mı indirildi?" diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden Kur'an'-dan şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar. ?6-8? Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? ?9? Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler bakalım! ?10? Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur. ?11? Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da böyle gruplardı. ?12-13? O grupların her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu. ?14? Bunlar da müşrikler de ancak vakti gelince asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar ?15? Müşrikler alay ederek şöyle dediler "Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!" ?16? Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd'u hatırla. O, Allah'a çok yönelen bir kimse idi. ?17? Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd'un emrine verdik. Onların her biri Allah'a yönelmişlerdi. ?18-19? Biz Davud'un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz hüküm verme yeteneği verdik. ?20? Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi. ?21? Hani Dâvûd'un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, "Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet" dediler. ?22? İçlerinden biri şöyle dedi "Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni bastırdı." ?23? Davud dedi ki "Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır." Dâvûd bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah'a yöneldi. ?24? Biz de bunu ona bağışladık. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır. ?25? Ona dedik ki "Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır." ?26? Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası inkar edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkar edenlerin haline! ?27? Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız? ?28? Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. ?29? Dâvûd'a Süleyman'ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah'a çok yönelen bir kimse idi. ?30? Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu. ?31? Süleyman, "Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim" dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman, "Onları bana geri getirin" dedi. Atlar gelince de bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. ?32-33? Andolsun, biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi. ?34? Süleyman, "Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk hükümranlık bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!" dedi. ?35? Biz de rüzgarı onun buyruğuna verdik. Rüzgar onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. ?36? Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik. ?37-38? "İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de istediğine hesapsızca ver yahut verme" dedik. ?39? Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır. ?40? Ey Muhammed! Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti. ?41? Biz de ona, "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su" dedik. ?42? Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. ?43? Şöyle dedik "Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma." Gerçekten biz Eyyûb'u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah'a çok yönelen bir kimse idi. ?44? Ey Muhammed! Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an. ?45? Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile temizleyip ihlâslı kimseler kıldık. ?46? Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir ?47? Ey Muhammed! İsmail, el-Yesa' ve Zülkifl'i de an. Onların her biri iyi kimselerdi. ?48? Bu bir öğüttür. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır. ?49-50? Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak pek çok meyveler ve içecekler isterler. ?51? Yanlarında gözlerini kendilerinden ayırmayan yaşıt eşler vardır. ?52? İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir. ?53? İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona asla tükenme yoktur. ?54? İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır! ?55-56? İşte azap, onu tatsınlar Bir kaynar su ve bir irin. ?57? O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır. ?58? Kendi aralarında şöyle derler "İşte sizinle beraber cehenneme tıkılacak bir grup. Onlara rahat ve huzur olmasın! Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir." ?59? O grup da, "Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. Orası ne kötü durak yeridir!" der. ?60? Şöyle derler "Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse cehennemde onun azabını bir kat daha artır." ?61? Yine şöyle derler "Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?" ?62? "Cehennemlik değillerdi de biz onları alaya mı almış olduk, yoksa buradalar da gözlerimizden mi kaçtılar?" ?63? Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. ?64? Ey Muhammed! De ki "Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan bir Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur." ?65? "O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır." ?66? De ki, "Bu Kur'an, büyük bir haberdir." ?67? "Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz." ?68? "Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa ileri gelen melekler topluluğuna dair benim hiçbir bilgim yoktu." ?69? "Bana ancak, benim sadece bir uyarıcı olduğum vahyediliyor." ?70? Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti "Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım." ?71? "Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin." ?72? Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler. ?73? Ancak İblis eğilmedi. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu. ?74? Allah, "Ey İblis! "Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?" dedi. ?75? İblis, "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın" dedi. ?76? Allah şöyle dedi "Öyle ise çık oradan cennetten, çünkü sen kovuldun." ?77? "Şüphesiz benim lanetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir." ?78? İblis, "Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi ?79? Allah şöyle dedi "Sen o bilinen vakte kıyamet gününe kadar mühlet verilenlerdensin." ?80-81? İblis, "Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım" dedi. ?82-83? Allah şöyle dedi "İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum" ?84? "Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım." ?85? Ey Muhammed! De ki "Bundan tebliğ görevinden dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim." ?86? "Bu Kur'an âlemler için ancak bir öğüttür." ?87? "Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz." ?88?SAD SURESİ TEFSİRİSûrenin başında yer alan "sâd", hurûf-ı mukattaa denilen harflerdendir bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/1.İlk âyetteki "Kur'an" kelimesiyle Kur'ân-ı Kerîm'in bütünü veya özellikle bu sûre kastedilmiş olabilir. "Öğüt ve uyarı" diye çevirdiğimiz aynı âyetteki zikr kelimesi "şeref, şan" anlamına da gelmektedir. Bu anlam dikkate alındığında ilgili cümleyi, "Şerefli, şanlı Kur'an'a andolsun ki" şeklinde anlamak gerekir. Birinci anlama göre Kur'an'ın, insanları bâtıl inançlardan kurtarıp doğru inançlara yöneltmeyi; hak ve adaletle bağdaşmayan, insanlık onuruna yakışmayan tutum ve davranışlardan arındırıp temiz bir hayata, erdemli davranışlara kavuşturmayı amaçlayan buyruk ve yasaklarına, aydınlatıcı ve uyarıcı mahiyetteki açıklamalarının önemine dikkat çekilmekte; ikinci anlama göre bu ifade, anılan özellikleriyle Kur'an'ın müslümanlar için gelecekte bir şeref kaynağı olacağı, Kur'an sayesinde müslümanların şanlı bir uygarlık kuracakları müjdesini içermektedir. Nitekim sûrenin son âyetinde de bu müjdenin mutlaka gerçekleşeceği bildirilmektedir. tamamı için tıklayınız Kuran ı Kerim Dini Gündem Haberler
Hadislere dayanarak bir takım gelenekçi Müslümanlar cennete girdiklerinde 70 tane huri ve bu dünyadan 2 tane inanan kadınla ödüllendirileceklerini düşünürler. Hadislerde ve günümüzde ve daha önce yapılmış Kuran çevirilerinde bulunan tasvirler, kadınları ve Allah’a ve Kuran’ın doğruluğuna inanan tüm erkekleri rencide edecek türdendir. Bu genç, güzel hurilerin geçtiği ayetleri toplama görevini ben üstlendim. Kuran’ın yorumunda bir yanlışlık olduğuna ikna olmuştum. Daha sonra bu ayetlerin anlaşıldığından çok farklı şeyleri ima ettiğini gördüğümde çok şaşırdım. Bu yalanın bu kadar sürmesine şok olmuştum. Bu ayetlerin içeriği yiyecek, içecek, rahat mobilyalar ve diğer “nesneler”di. Hala birçok Müslüman’ın inandığı gibi hurilerden kelimesi bir sıfattır ve saf / kristal beyazı anlamlarına gelir. Ayetlerdeki tanımlamaları incelemeden önce inşallah gidersek cennette kiminle birlikte olacağımıza kimlerle olunacak?İnananlar eşleriyle birlikte olacaklar. 3656′da geçen “ezvecuhum” -onların- eşleri kelimesi belli bir cinse hitap etmiyor. 225, 457 ayetleri eşleri saf / temiz olarak anlatıyor ezvacüm mütühheratün.3654-56Diyanet Vakfı 54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını Fel yevme la tuzlemü nefsün şey’ev vela tüczevne illa ma küntüm ta’melunDiyanet Vakfı 55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihunDiyanet Vakfı 56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiunSoylarından inançlarını izleyenler de bu kişilere Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar var ya! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir 408 ayetinde tekrar doğrulanıyor407-8Diyanet Vakfı 7. Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar melekler, Rablerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! derler.Diyanet Vakfı 8. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!Anahtar Kelimeler ve Yanlış YorumlamalarAşağıda bu “hurilerin” niteliklerini bugün yorumlandığı şekilde listeledim. Bu ayetlerin çoğunda çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir özne bulunmamakta ve anlaşılan çevirmenler, bu özneyi bulmak için önceki ayetlere veya içeriğe bakma gereği temiz kadınlar / hurilerbi hurin aynin iri gözlü hurilerKasiratut tarfi gözlerini sakınan hurilerKasiratut tarfi ayn gözlerini sakınan hurilerHayratun hisan güzel kadınlarEtraben yaşıt hurilerKevaibe etraben göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt huriler; güzel yaşıt eşlerUruben etraben mükemmel bu “huri”lerin niteliklerini Kuran’dan Ayetteki “Kasiratut Tarfi” ve “hurun”Rahman Suresini cennetin gizli kalmış yönlerini ortaya çıkarmada anahtar surelerden biri olarak görüyorum. Bu Sure boyunca ilginç bir çiftelik ve karşıtlık teması not olarak şunu bilmenizi isterim ki Arapça’da isimler eril veya dişil formlarda olabiliyor ve 3′e ayrılırlar tekil, ikili ve çoğul. 55. Surede bunların arasındaki geçişlere tanık Çoğul Forma Geçiş5546-61Diyanet Vakfı 46. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet Yüksel 46. Rabbinin görkeminden korkan cin ve insan lar için iki cennet Ve limen hafe mekame rabbihi Vakfı 47. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 47. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma Vakfı 48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla Yüksel 48. Türlü besinlerle doludur her Zevata Vakfı 49. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 49. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma Vakfı 50. İkisinde de akıp giden iki kaynak Yüksel 50. İçlerinde akan pınarlar Fiyhima aynani Vakfı 51. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 51. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 52. İkisinde de her türlü meyveden çift çift Yüksel 52. İkisinde de her meyveden iki çeşit Fiyhima min kulli fakihetin Vakfı 53. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 53. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 54. Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi Yüksel 54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki cennetin meyveleri pek Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni Vakfı 55. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 55. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin Yüksel 56. Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve la canDiyanet Vakfı 57. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 57. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 58. Sanki onlar yakut ve Yüksel 58. Onlar yakut ve mercan Ke ennehunnel yakıtı vel mercanDiyanet Vakfı 59. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 59. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniDiyanet Vakfı 60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?Edip Yüksel 60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?Arapçası Hel cezaul ıhsani illel ihsanDiyanet Vakfı 61. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 61. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibaniGördüğünüz gibi 5547-48 arası iki cennetten / bahçeden bahsediyor. Çift form olan “Fihinna” onların ikisinin içinde 5550 ve 5552 ayetlerinde geçen iki cennetin içindekileri ima ediyor. 5554 ayeti ise ikiye ayrılıyor, ilk kısım cennetle mükafatlandırılan erkek ve kadınların durumundan“Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar.”İkincisi ise bahçelerdeki ağaçların meyvelerinin ne kadar rahat alınabileceğinden bahsediyor“İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır.”6923 ayetinde de “kutufuha daine” meyveleri sarkmış / yakın sözcüğüne Vakfı 22. Yüce bir cennette,Edip Yüksel 22. Yüksek bir cennette bahçede,Diyanet Vakfı 23. Meyveleri sarkmış Yüksel 23. Meyveleri ulaşılabilecek ve 5552′de bulunan çift formlardan “fihina” onlarda çoğul dişil forma geçiş görüyoruz, yani bunlar “iki bahçede bulunan” “varlıkları” betimliyor olamaz.“Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz??” Arapçası “Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani”“Tukezzibani” yalanlamak fiili ikili yapıda. “Hüna” zamirinin işaret ettiği kalan tek makul nesne 5554 ayetinin sonundaki “meyveler” olmak Kuran’da her zaman “hifzul ferc” olarak geçer, “kasıratut tarfi” ayete bakıldığında zorlama bir anlam olarak göze çarpıyor. Bu kelimenin bakışları / gözleri kaçırmak olduğu var sayılıyor. Ancak gözleri alçaltmak Kuran’da 2430 ve 31 ayetlerinde olduğu gibi “ğadül besar” olarak geçer. Cennet iffet ve namus kavramlarının olduğu bir yer değildir zaten. Cennet inananların ödüllendirileceği ve bir daha yaptıklarından sorumlu tutulmayacağı bir yerdir. “Bakışlarını alçaltmak” buraya uymadığı gibi Kuran incelendiğinde de tutarsız olduğu görülecektir. “Kasırat” kelimesinin kökü “kasera” kısaltmak anlamına gelir. “Taraf” kelimesi ise “uç” demektir, 11114 ve 20130 ayetlerinde geçer. Aynı zamanda kol ve bacak yani insan vücudundaki uzuvlar, “el etraf” uçlar kelimesiyle anlatılabilir. Bu nedenle “kasıratut tarfi” ellerinizi bile uzatmadan veya hiçbir çaba sarf etmeden kolayca yetişilen meyvelerin tanımlarından meyvelerinin kolayca ulaşılabilirliğini 7614 ayeti de şöyle anlatır7614Diyanet Vakfı 14. Cennet ağaçlarının gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine Yüksel 14. Ağaçların gölgesi üzerlerine sarkmış ve meyveler yaklaştırılarak koparılmaları Ve daniyeten aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen“lem yatmishunne insun kablehum ve la can” onlara ne cin ne insan dokundu?Bağlam “hurilerden” bahsediyor olsaydı yukarıdaki ayet daha sonra bunlara dokulacak gibi bir anlama gelirdi. Bu yakışıksız, hayali bir “dokunmak” olarak kullanılan kelime “messe” veya “temesse”dir 2236-237, 347, 1920, 3349, 583-4, vb…5557′deki “tamase” denemek / tatmak / bozmak veya tüketmek olarak çevrilebilir. Cennetteki yiyecek ve içecekler Dünya’da tadılanlar gibi olmayacak, saf ve her açıdan mükemmel “yakuplar ve mercanlar gibi” sözü de yine bu meyvelerden Hısan 55705562-74Diyanet Vakfı 62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır..Edip Yüksel 62. O ikisinin ötesinde iki cennet daha Ve min dunihima cennetanDiyanet Vakfı 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 63. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 64. Bu cennetler koyu Yüksel 64. MudhammetanDiyanet Vakfı 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 65. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak Yüksel 66. İkisinde de fışkıran iki kaynak Fihima aynani Vakfı 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 67. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar Yüksel 68. Her ikisinde de meyvalar, hurmalar ve narlar Fihima fakihetuv ve nahluv ve rummanDiyanet Vakfı 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 69. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 70. İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar Yüksel 70. Her ikisinde de iyilikler, güzellikler Fihinne hayratun hısanDiyanet Vakfı 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 71. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 72. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş hûriler Yüksel 72. Çadırlara kapanmış güzellerArapçası Hurum maksuratun fil hıyamDiyanet Vakfı 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Edip Yüksel 73. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezzibanDiyanet Vakfı 74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin Yüksel 74. Daha önce onlara ne insan ne de cin Lem yatmishunne insun kablehum ve la can5570 ayetindeki “Fihinne hayratun hısan” 5562, 5564, 5566 ve 5568 ayetlerinde ikili yapıdan fihima çoğul dişil yapıya fihina geçiş var. Bundan dolayı zamirin bildirdiği iki bahçe veya içindekiler değil 5568′den önce bahsedilen “meyve, hurma ve narlardır.” “Hayrat” ve “hisan” kelimeleri sıfattır ve ayette çevirmenlerin eklediği gibi bir özne geçmez.“Fihinne hayratun hısan” “Onlarda üstün iyilik / faydalar vardır”5572′deki “Hurum maksuratun fil hıyam” anlatılmakta olan şeylerin meyveler ve bunların niteliklerinin devamıdır. Ayette yine bir özne yok. “Hurun” saf / temiz ayette anlatılanın çadırlara kapatılmış “huriler” olduğunu düşünmek mantıksızdır. “Maksuratun fil hıyam” hemen yakında olan yığın halindeki meyveleri anlatıyor. 5574 tekrar bu meyvelerin daha önce kimse tarafından tüketilmemiş olduklarını yazar Daha önce onlara ne insan ne de cin dokunmamış / Gözlü Huriler? 56225615-24Diyanet Vakfı 15. Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,Edip Yüksel 15. Lüks mobilyalar üzerinde,Arapçası ala sururin medunetunDiyanet Vakfı 16. Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup Yüksel 16. Karşılıklı Muttekiiyne aleyha mutekabiliyneDiyanet Vakfı 17. Çevrelerinde, hizmet için ölümsüz gençler dolaşır;Edip Yüksel 17. Onlara ölümsüz gençler servis Yetufu aleyhim veldanun muhalleduneDiyanet Vakfı 18. Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve Yüksel 18. Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve Biekvabin ve ebariyka ve ke’sin min ma’ıyninDiyanet Vakfı 19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları Yüksel 19. Ne ara verirler ne de La yusadda’une anha ve la yunzifuneDiyanet Vakfı 20. Onlara beğendikleri meyveler,Edip Yüksel 20. Ve beğendikleri meyveler…Arapçası Ve fakihetin mimma yetehayyeruneDiyanet Vakfı 21. Canlarının çektiği kuş etleri,Edip Yüksel 21. Canlarının çektiği kuş etleri…Arapçası Ve lahmi tayrin mimma yeştehuneDiyanet Vakfı 22. İri gözlü hûriler,Edip Yüksel 22. Güzel eşler…Arapçası Ve hurun ıynunDiyanet Vakfı 23. Saklı inciler Yüksel 23. Korunmuş inciler gibi…Arapçası Keemsalillu’luilmeknuniDiyanet Vakfı 24. Yaptıklarına karşılık olarak verilir.Edip Yüksel 24. Yapmış olduklarına bir karşılık olarak Cezaen bima kanu ya’meluneÖncelikle bahsi geçen nesnelere bakalım5615 Rahat mobilyalar/Cevherlerle işlenmiş tahtlar5618 Temiz bir içkiyle doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle5620 İstedikleri meyveler5621 İstedikleri kuş etleri5622 “vehurun aynun” -Bunlar iri gözlü kadınlar olabilir mi?-Dikkat ederseniz, ayette bazı çevirmenlerin ayete, orijinalinde olmayan kadınlar / eşler gibi kelimeler ilave ettiğini göreceksiniz. Cümledeki tek özne “göz” olarak anlaşılan “ayn” diğer nesneler ise inanan kadın ver erkekler için verilecek birer objedir. 22. ayetteki bu “varlıklar” diğelerinin aksine detaylı bir şekilde anlatılmamış, sadece gözlerinin büyük ve saf olduğu belirtilmiş. Bu da Kuran’ın gerçek manasını yok etmek için çevirmenlerin ürettiği bir fantaziden başka bir şey değildir. “Hurun” kelimesi yalnızca saf ve kristal beyazı anlamına gelir. “Ayn” ise hem “göz” hem de “pınar” anlamına gelebilmektedir. İki kullanımda Kuran’da yaygındırAyn kelimesinin “göz” anlamına geldiği ayetler için şu ayetlere bakın 313, 545, 583, 7116, 7179, 7195, 844, 1131, 1284, 1588, 1828, 2040, 766 vb…“Pınar” anlamları için 260, 7160, 1545, 2657, 5550, 5566, 7618 etc…“Hurun Aynun” temiz / berrak nehirler Vakfı 225 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara bazı yönlerden dünyadakine benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî Vakfı 457 İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu tatlı bir gölgeye 55. surede resmi çizilen ve cennetin vazgeçilmez öğesi olan “saf nehirlerin” 56. Surenin de bir parçası olduğunu Sureyi tekrar çevirip taşların nasıl yerlerine oturduğunu görelim5618-24 “Doldurulmuş bardaklar, sürahiler, ve kadehler bunların doldurulduğu temiz temiz pınar/gözlerle evlendiririz?4453-55Diyanet Vakfı 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı Yüksel 53. İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı Yelbesune min sündüsiv ve istebrakım mütekabiliynDiyanet Vakfı 54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle Yüksel 54. Bu böyledir; onlara güzel eşler Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıynDiyanet Vakfı 55. Orada, güven içinde canlarının çektiği her meyveyi Yüksel 55. Tam bir güvenlik içinde her meyveyi Yed’une fiha bi külli fakihetin aminiynCennette Allah kimse için nikah merasimi düzenlemeyecek. Ayeti çevirenler her zamanki gibi bu ayete de erkek psikolojisiyle bakmışlar ki kadınların müttakilere 4451 dahil olmadığını düşünmüşler. Adil olan daha önce ayetlerde gösterdiğimiz gibi inananların eşleriyle ve soylarıyla beraber ayetinde geçen “zevvece” fiili “eşleştirdi” anlamına gelir. Bu iki farklı şeyi birbirine katmak değildir, bunun anlamı Allah’ın hediyelerinden biri olan saf pınarları daha önce bahşedilenlere ipek ve satin giysi katmaktır. İnananlara temiz pınarlar 4454, bunlara uyan ipek ve satinden elbiseler 4453 verilecek ve huzur içinde her istedikleri meyveden yiyebilecekler 4455. “Zevece” ile aynı kökten gelen “ezvece” her zaman “eşler” anlamına gelmez. 3858 ayetinde de göreceğimiz gibi “arttırma / ikiye katlama / birleştirme” anlamına da Vakfı 55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek Yüksel 55. Bu böyledir; azgınlar ise kötü bir yeri Haza ve inne lit tağıyne le şerra meabDiyanet Vakfı 56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma Yüksel 56. Cehennemde yanarlar; ne kötü bir Cehennem yaslevneha fe bi’sel mihadDiyanet Vakfı 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar!Edip Yüksel 57. İşte onu tatsınlar Kaynar su ve Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassakDiyanet Vakfı 58. Buna benzer daha türlü türlü başkaları da Yüksel 58. Bunlara benzer daha başkaları da Ve aharu min şeklihı ezvacDiyanet Vakfı 59. İnkârcıların liderlerine İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur denildiğin de, liderler Onlar rahat yüzü görmesin derler Onlar mutlaka ateşe Yüksel 59. “Bunlar sizinle birlikte paldır küldür sürüklenen bir gruptur.” denilince, cehennemdeki liderler “Onlar hoş gelmediler. Onlar ateşte yanacaklar.”Arapçası Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün narDiyanet Vakfı 60 . Liderlere uyanlar ise Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! Yüksel 60. Onlar da derler ki, “Aslında siz hoş gelmediniz. Bizi bu duruma siz soktunuz; ne kötü bir son!”Arapçası Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi’sel kararBaşka bir eşleştirme durumu ayetler 5219-21Diyanet Vakfı 19. Onlara Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için denilir.Edip Yüksel 19. Yapmış olduklarınıza karşılık afiyetle yeyin, Kulu veşrabu heniem bima kuntam ta’melunDiyanet Vakfı 20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak”Onları,ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdirEdip Yüksel 20. Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıynDiyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar var ya! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir Yüksel 21. Soyları tarafından izlenen inananlara soylarını da katarız ve onların yaptıklarından hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazanmış olduğu şeylerin bir Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi imanim elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey’ kullumriim bima kesebe rahin5220 yiyecek ve içeceğin yanında iman edenlere verilecek saf pınarları Kötü TanımKevaib = tomurcuklanmış göğüsler?7831-36Diyanet Vakfı 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü Yüksel 31. Erdemliler için kurtuluş İnne lilmuttekıyne mefazenDiyanet Vakfı 32. Bahçeler,bağlar,Edip Yüksel 32. Bağlar, bahçeler…Arapçası Hadaika ve a’nabenDiyanet Vakfı 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,Edip Yüksel 33. Genç ve yaşıt eşler…Arapçası Ve keva’ıbe etrabenDiyanet Vakfı 34. Ve içki dolu kâseler .Edip Yüksel 34. Dolu kadehler…Arapçası Ve ke’sen dihakanDiyanet Vakfı 35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan Yüksel 35. Orada ne bir boş söz ne de bir yalan La yesme’une fiyha lağven ve la kizzabenDiyanet Vakfı 36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, Yüksel 36. Rabbinden bir karşılık; hesaplanmış bir Cezaen min rabbike ataen hısabenBazı Kuran çevirilerinde ve lügatlarda, kevaib kelimesinin İslam’ın mesajına hiç yakışmayan tanımlarına rastladık. Bunlara göre bu kelime kadınların göğüslerini anlatıyordu. 7831′e bakılırsa cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu ödüllerin takva sahiplerine bahşedileceğini görebiliriz. Kadınlara da tomurcuklanmış göğüslü huriler mi verilecek?Bir önceki ayetin içeriği 7832 bahçeler ve bağlar. Kevaib kelimesinin tekili “kâbe”dir. Bu Kuran’da geçen Kabe’nin dışında tek bir üzümü anlatmak için de nadir rastlanan bir anlam da değildir, bulunduğum yerde Kuzey Afrika; hala üzüm için bu kelimeyi kullanıyoruz. Artı ayette çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir isim yok kız, kadın vs… Kevaib ancak “etraben” hep aynı kalan / bozulmayan sıfatını niteleyen özne 7832 ve 7833 ayetleri arasındaki mantıksal bağlantıya da dikkatinizi çekerimBahçelerde, bağlar var 7831.Bağlardan kişi üzüm toplayabilir 7832.Üzümlerden, içki elde edilebilir 7833.Üç ayet de bahçeleri, meyveleri ve içecekleri anlatıyor. Bağlar ve bahçeler 7831 ile dolu kadehlerin arasına konulan “huriler” ayetin manasını ayetleri aynı zamanda 7822-27 ayetlerinin zıttı olarak düşünülebilir. İlki takva sahiplerinin bahçeler, meyveler ve içecekler ile başarısını diğeri ise azgınların cehennemde içecek soğuk bir şey bulamayacağını ancak kaynar su ve irin içeceklerini anlatıyor 7825.“Etraben” sıfatı genelde “aynı yaş/yaşıt” olarak çevrilir. Diğer anlamları ise tüm nitelikleri ve görünüşleri ile “birbirine uyan” veya “bozulmayan” ve “kasıratüt türfi etrabun”3849-54Diyanet Vakfı 49. İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah’a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek Yüksel 49. Bu bir mesajdır Erdemliler için güzel bir gelecek,Arapçası Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meabDiyanet Vakfı 50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri Yüksel 50. Ve kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvabDiyanet Vakfı 51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler Yüksel 51. Orada konfor içinde bol meyve ve içecek Müttekiıne fıha yed’une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerabDiyanet Vakfı 52. Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller Yüksel 52. Yanlarında gözlerinin içine bakan yaşıtları Ve ındehüm kasıratüt türfi etrabDiyanet Vakfı 53. İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler Yüksel 53. Hesap Günü için size söz verilen Haza ma tuadune li yevmil hısabDiyanet Vakfı 54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek Yüksel 54. Bizim bu rızkımız İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad3851 ayeti takva sahiplerinin dinlenirken meyve ve içecek isteyecekleri belirtiliyor. 3852 de bu çağrıya bir cevap olarak hemen uzanacakları yerde istediklerinin biteceği anlatılıyor. Meyvelerin ve içeceklerin hiçbir zaman bozulmayan ferahlatıcı bir tadı ayetinde bu RIZKLARIN le rizkuna ma lehu min nefad hurilerin değil tükenmeyecek kadar olduğu göz kapakları olacak, yumurtalar gibi korunmuş gözler 3748-49Paragrafın başlığı şaka mahiyetinde değildir, ayetin kelime kelime çevirisi Vakfı 40. Bu azaptan Ancak Allah’ın hâlis kulları istisnâ Yüksel 40. Kendilerini sadece ALLAH’a adamış kulları İlla ıbadellahil muhlesıynDiyanet Vakfı 41. Bunlar için bilinen bir rızık Yüksel 41. Onlar bilinen bir rızkı Ülaike lehüm rizkum ma’lumDiyanet Vakfı 42. Türlü türlü meyveler vardır. Ve onlar Yüksel 42. Meyvelerle Fevakih ve hüm mükramunDiyanet Vakfı 43. Naîm cennetlerinde .Edip Yüksel 43. Nimet Fı cennatin neıymDiyanet Vakfı 44. Tahtlar üzerinde karşılıklı Yüksel 44. Karşılıklı koltuklar Ala sürurim mütekabilınDiyanet Vakfı 45. Onlara pınardan doldurulmuş kadehler Yüksel 45. Onlara pınarlardan doldurulmuş kadehler Yütafü alyhim bi ke’sim mim meıynDiyanet Vakfı 46. Berraktır, içenlere lezzet Yüksel 46. Durudur, içenlere zevk ve lezzet Beydae lezzetil lişşaribınDiyanet Vakfı 47. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş Yüksel 47. Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk La fıha ğavlüv ve la hüm anha yünzefunDiyanet Vakfı 48. Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler Yüksel 48. Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel eşler…Arapçası Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıynDiyanet Vakfı 49. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi Yüksel 49. Kornumuş yumurtalar Ke ennehünne beydum meknun“Taraf” göz kapağı değil de uzuv olarak aldığımızda, “kasıratüt tarfi” tabiri “bakışlarını kaçıran” değil de “hemen yakında / ellerin altında” olacaktır. “Ayn” göz/pınar kelimesi de yine pınarları anlatıyor. Yumurtalar olarak çevrilen “beydun” kelimesi 3746 ayetinde geçen “beydae” kelimesinin tekilidir. Böylece 3748-49 yeni çevirisi şöyle oluyor“Ellerinin altında / hemen yakınlarında pınarlar olacak”“İyi korunmuş kristal beyazımsı / beyazı gibi”Dikkat ederseniz 3741 ayeti yine rızıklar üzerinde vurgu yapıyor.“Ebkaren” Bakireler mi? 56365627-38Diyanet Vakfı 27. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!Edip Yüksel 27. Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar!Arapçası Ve ashabulyemiyni ma ashabulyemiyniDiyanet Vakfı 28. Düzgün kiraz ağacı,Edip Yüksel 28. Dikensiz meyve ağaçları,Arapçası Fiy sidrin mahdudinDiyanet Vakfı 29. Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,Edip Yüksel 29. Salkımları sarkmış muz ağaçları,Arapçası Ve talhın mendudinDiyanet Vakfı 30. Uzamış gölgeler,Edip Yüksel 30. Uzamış gölgeler,Arapçası Ve zıllin memdudinDiyanet Vakfı 31. Çağlayarak akan sular,Edip Yüksel 31. Fışkıran sular,Arapçası Ve main meskubinDiyanet Vakfı 32. Sayısız meyveler içindedirler;Edip Yüksel 32. Ve bol meyveler Ve fakihetin kesiyretinDiyanet Vakfı 33. Tükenmeyen ve yasaklanmayanEdip Yüksel 33. Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler!Arapçası La maktu’atin ve la memnu’atinDiyanet Vakfı 34. Ve kabartılmış döşekler Yüksel 34. Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar Ve furuşin merfu’atinDiyanet Vakfı 35. Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni Yüksel 35. Biz kadınları yeniden İnna enşe’nahunne inşaenDiyanet Vakfı 36. Onları, bâkireler Yüksel 36. Onları, Fece’alnahunne ebkarenDiyanet Vakfı 37. Eşlerine düşkün ve Yüksel 37. Mükemmel biçimde Uruben etrabenDiyanet Vakfı 38. Bütün bunlar sağdakiler Yüksel 38. Sağ tarafta olanlar Liashabilyemiyni5635-37 arası tekrar “hatalı hüviyet”e örnek. Bu ayetler bir özne içermiyor huriler, kadınlar vs…. Sadece 5635′te dişil çoğul zamir “-hunne” enşe’na-hunne var. Aynı şekilde 5636′da da birşeye hitap eden -hünne zamiri mevcut Fece’alna-hunne. Bu zamir 5634′te geçen özneyi rahat mobilyalar / yükseltilmiş döşekleri furuşin merfu’atin niteliyor. Gramerdeki hatayı görmüş olacak ki M. Esed “Message of the Quran” kitabında yükseltilmiş eşler olarak çevirmiş. Aslında kanepe veya döşek anlamına gelen “firaş” kelimesinin mecaz olarak eşleri anlattığını not eşler “ezvec” olarak geçer yani bu çeviri zorlamadır. Üstelik 5634-37′de anlatılan “kişi veya kişiler” ödüllendirilmiyor, aksine onlarda ödülün bir parçası ve cennetteki nesneler ile birlikte listelenmişler.“Ebraken” kelimesini bakire olarak çevirmek nahoş ve kabul edilmez bir şeydir. Arapça’da bakire kelimesi “ıdrae”dir ve Kuran’da geçmez. Bu kelimenin anlattığı şeyin mobilyalar olduğunu öğrendiğimize göre alternatif anlamlara bakıyoruz taze / yeni / temiz. Bu cennetteki diğer nesnelerin tanımı ile tutarlılık gösteriyor temiz olmaları.“Uruben” temiz, kusuru bulunmayan demektir. “Etraben”i zaten gördük. Her nitelik bakımında uyumlu / bozulmayan demek. Şimdi 5634-37′nin muhtemel çevirisini yapalımVe yükseltilmiş döşekler,Biz onları o şekilde yarattık,Onları temiz / yeni kıldık,Kusursuz ve eskimeyen / uyumluSağdakiler için!SonuçAllah’a inanıp Kuran’ı rehber edinenler ahirette sevdiklerine kavuşacaklarına inananlar için benim yorumum onlara şaşırtıcı gelmeyecektir. “Huri”lerin varlığına inananlara gelince, onlara Kuran’ı iyice okuyup düşünmeye davet ediyorum; Allah ve indirdiği rehberden başka hiçbir kaynak savunulmamalı.“Şehit”lere ve inananlara 72 huri sözü ancak şeytandan gelebilir, Allah’tan gelemez. Bu görüşü destekleyenler ve başkalarına aşılayanlar Allah’ın huzuruna çıkacaklarını unutmasınlar. Diğer sapkınlıklarla birleşince, bu yozlaşma insanlara fena suçlar işlettirip masumların ölümüne sebep olabiliyor. Allah bizi rahmetiyle sevindirsin ve sevdiklerimize ahirette kavuşmayı nasip hamd olsun!Hurilerden mi bahsediliyor Rahman 56′da?Hurilerden söz ettiği öne sürülen ayetler var. Onlardan biri Rahmân ArapçasıFîhinne kâsıretu t-tarfi lem yatmis hunne insün kablehum ve la daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır Edip YükselOnlarda bakışları kısa eşlerinden başkalarına bakmayan dilberler de var ki onları daha önce hiçbir insan ya da cin kanatmamıştır Süleyman AteşYani o dilberlerin kızlığını cennetlik erkekler bozup kanatacakmış. Şimdi bu ayeti göze çarpan ilk abes yanı dilberler ve eşler ayetin Arapçasında yok. Onları mütercimlerin üretip ayete Kâsıratu t-tarfi, kısık bakışlı dilberler midir sahiden?*Ayetin öncesiRabbinin görkeminden korkanlara iki bahçe varVe limen hâfe makama rabbihî cennetâni 5546.Oralarda akan iki pınar varFîhima aynâni tecriyâni 5550.Oralarda her meyveden ikişer çift varFîhima min külli fâkihetin zevcâni 5552Bahçedekiler ipek astarlı döşeklere alâ furuşin batâinühé min istekrakin 5554.Her iki bahçenin meyvaları ellerinin altındave cene’l cennetayne dâin 5554.*Evet, soru Kâsıratu t-tarfi ne demek;kısık bakışlı dilberler mi,eğilen dal uçlarındaki meyvalar mı?Cevap şu iki kelimedeFîhinne ikiden fazla yerde 5556Fîhima . iki yerde 5550, 525556’da fîhinne var. Demek ki ayet ikiden fazla şeyden söz ediyor; iki bahçeden, dolayısıyla onların içindeki sanal dilberlerden kelimesindeki hinne zamiri 54 ncü ayette anılan meyva ağaçlarına gider. Çünkü ikiden fazla olan, onlardır; dolayısıyla onlardaki meyvalara gider. Bu 5556’daki kısık bakışlar… Bakışların kısılması… Bunun iffet adına yapıldığı öne iffetli tavır Kuran’da kâsiratü’t tarfi diye değil hıfz el-ferc diye geçer 2430-31.“Kâsiretü”den üretilen kasara, kısaltmak anlamına gelir; kısmak meallere göre TARFİ, “gözkapağı“dır. Bakışları iffet gereği kısmak için gözkapakları gûya kasara bu, olamaz. Çünkü gözkapağı kısalan yani geri çekilen insanın bakışları kısılmaz. Tam aksine bakışını gerçekten kısmak istiyorsa gözkapağını uzatmak zorundadır. Temelli kapatmak içinse alt ve üst gözkapaklarını uzata uzata orta yerde bakışlar kısılmadığı gibi tam aksine, gözler yuvalarından yumurta gibi çıkar; patlak bakışlı “kâsiretü’t tarfi“deki tarfi, “taraf“ın başka bir söyleniş şekli. TARAF son demek; yani uç. Örneğin TARAFEYİN NEHAR “gündüzün iki ucu“dur. Sabah ve örneğin insan vücudu bir baş, bir gövde, bir de etraf denen uçlardan oluşur. Uçlar eller ve bunun gibi “kâsiretü’t tarfi”deki tarfi, eğilen dalların uçları demek; dolayısıyla o dalların uçlarında elinize değecek kadar yaklaşan meyvalar. Kısalma anlamındaki KÂSİRET de o yakınlığı pekiştirip meyvaların elinizin altında olduğunu hurileri değil cennet meyvalarını ve meyvalara erişmenin kolaylığını anlatıyor. Onları devşirip yemek için ta uzaklara ilgili bu kolaylık başka ayetlerin de konusu. Örneğin İnsan 14. Süleyman Ateş’in “meal”i Cennetin gölgeleri üzerlerine yaklaşmış ve meyvaları aşağı eğildikçe eğilmiştir -Ve dâniyeten aleyhim zılâlühé ve züllilet kutûfuhé tezlîla. Hasan AKÇAYHuri, Gılman, Vildan yada Çarpıtılan AyetlerHakkı YILMAZ, Vakıa Suresi Meal Teybin Çalışması Suresi 15–26. AyetlerOnlar Yaptıklarına karşılık olarak; mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Yüz yüze onların üzerinde yaslanırlar. Üzerlerinde çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler, kadehler -ki ondan ne başları ağrıtılır ne de akılları giderilir-, beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; süreklileştirilmiş hep aynı bırakılmış çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. Orada lağv boş söz, saçmalama ve günaha sokan işitmezler. Sadece söz olarak “Selâm!”, “Selâm!”Bu ayet gurubu çarpıtılmış ve birçok meal ve tefsirde kadınlar âdeta erkeklere sunulan bir zevk objesi konumuna sokulmuştur. Bu sebeple de üzerinde biraz fazlaca durmayı eserlere bakıldığında, Allah’ın resmen erkeklere iltimas yaptığı ve kadınları ikinci sınıf yaratık ! olarak değerlendirdiği görülmektedir. Oysa Allah’ın böyle bir hükmü söz konusu olmayıp, Kur’an’da böyle bir ayrımın, iltimasın yapıldığını düşündürecek bir anlam bulmak mümkün değildir. Dolayısıyla bu durumda, İslâm’a aykırı görüşler ihtiva eden meal ve tefsirleri Kur’an saymak da mümkün değildir. Piyasada bu tip, ayetleri çarpıtılmış pek çok eserin bulunması ise, belki de tefsir ve meal yazan hocaların hep erkek oluşundan kaynaklanmaktadır !.Konumuzla ilgili tahlile, kesin olarak bilinmesi ve hiç akıldan çıkarılmaması gereken bazı noktaların vurgulanmasıyla başlamakta yarar vardırFizikî ve biyolojik yapımız, üzerinde yaşadığımız dünya koşulları ile uyum hâlindedir. Meselâ, ışığı görebilmemiz için gözlere, yaşamımızı sürdürebilmemiz için akciğer, karaciğer, mide, böbrek gibi iç organlara, neslimizi devam ettirmek için üreme organlarına sahibiz ve bu yapımız tümüyle, mevcut düzendeki hayatımızı sürdürmeye hizmet eden bir tasarımı yansıtmaktadır. Oysa ahirette yaşam ve yaşam koşulları değişecektir Hicr; 48. İster cennet, ister cehennem olsun ahiretteki koşulları, o yaşamın gerçeklerini, bu dünya yaşamına uygun olan aklımızla, iz’anımızla, sezgimizle kavrayabilmemiz mümkün değildir. Bu sebeple, ahiretle ilgili olan hususlar meselâ cennetteki nimetler bize hep sembolik olarak, örnekleri gösterilmek suretiyle ifade edilmiştir Ra’d; 35, Muhammed; 15. Zaten ahireti tasvir eden ayetlerin tümüyle incelenmesinden; bizim oradaki yaşama uyumlu bir yapıda olacağımız, yani yeniden diriltildiğimizde bilmediğimiz başka bir şekilde inşa edilmiş olacağımız açık ifadelerine göre; ölüm, hastalık, yorgunluk, açlık, susuzluk gibi kavramların hiçbirinin varlığı cennette söz konusu olmayacak; orada nimetlerin yenmesi içilmesi ihtiyaçtan değil zevkten, sefadan olacak; Rabbimiz de oradakilere hiçbir kısıtlama getirmeyecek ve istedikleri her şeyi lütfedecektir Fussılet; 31. Cennette hiçbir yasağın olmadığını, oraya girmeye hak kazanmış müminlere istedikleri her şeyin verileceğini bildiren ayetlere istinaden, cennette cinsel haz ve zevk isteyenlere de bu isteklerinin verileceğini düşünmek elbette ki mümkündür. Ama bu haz ve zevklerin tatmin aracı olarak, dünya hayatındaki eşler gibi, ahirette de erkekler için kadın cinsinden, kadınlar için erkek cinsinden eşler verileceğini düşünmek yanlıştır. Çünkü Nisa suresinin 57. ayetinde ahirette verileceği söylenen eşler, konumuz olan ayetlerde ve Tur suresinin 20. ayetinde bahsedildiği gibi, ahirete özgü ve orada yaratılacak olan eşler olup, o eşlerin dünya hayatındaki eşlerle karıştırılmaması gerekmektedir. Dünya hayatında birbirinden farklı inanç ve amelleri olan eşler, eğer hak etmişlerse, evlâtları, ana babalarıyla beraber cennete gireceklerdir Ra’d; 23. Ama cennet kompozisyonu çizen pasajlar iyi tetkik edildiğinde anlaşılmaktadır ki cennetteki bu beraberlik, dünyadaki eş, ana, baba, evlât konumları ile değil, ahbap, arkadaş konumu ile ilgili Kur’anî bilgilerin özet olarak tazelenmesinden sonra, konu ile tahlil çalışmalarındaki ikinci aşma; Arapça dilindeki teknik ayrıntıların incelenmesi olmalıdır. Türkçeden farklı olarak Arapça, diğer birçok dil gibi, sözcüklerinde müzekker eril ve müennes dişil ayrımı olan bir dildir. Meselâ Türkçede, ister kadın ister erkek olsun üçüncü kişiler “o” zamiri ile ifade edilirken, sözcüklerinde eril ve dişil ayrımı olan Arapçada üçüncü şahıs zamiri olarak erkekler için “hüve”, kadınlar için “hiye” sözcükleri kullanılır. Sözcüklerdeki eril dişil ayrımı, Arapçada sadece şahıs zamirlerine mahsus olmayıp, isim, fiil ve edat cinsinden tüm sözcüklerin yapısında kendini göstermektedir. Ayrıca Arapçada bir de, yine eril dişil ayrımlı sözcükler kapsamında ele alınabilecek bazı genel ilkeler mevcuttur- Tüm çoğul sözcükler dişil yapı ile ifade Cansız nesneler genellikle mecazen dişil kalıpla ifade Kanun, tüzük, yönetmelik gibi toplumu ilgilendiren resmî yazılar hep eril ifadelerle bu kuralları, Arapça inmiş olan Kur’an’da da aynen uygulanmış ve tüm çoğul sözcükler ve eşya isimleri dişil yapılarla ifade edilirken, topluma yönelik hükümlerde hep eril sözcükler kullanılmıştır. Ama Kur’an’da geçen bu ifadelerdeki eril veya dişil özellik, sadece sözcüklerin dil tekniği bakımından gerekli olan bir şekil şartını ifade etmekte olup, hiçbir zaman sözcüklerin anlamlarına müncer aşağıdaki ayette “korunup sakınanlar” olarak çevirdiğimiz “müttekin” sözcüğü, “cem’i müzekker çoğul eril bir sözcüktürBakara; 2, 3 … bir kılavuzdur o, müttekin korunup sakınan erkekler için. Ki onlar, gaybe inananlar ve namaz kılanlardır…Eğer Arapçanın yukarda belirttiğimiz, topluma yönelik hükümlerin eril sözcüklerle ifade edilme kuralı bilinmez veya dikkate alınmazsa bu ayetten; “korunup sakınanların, gaybe inananların ve namaz kılanların hep erkekler olduğu” yolunda yanlış bir anlam çıkarılabilir. Aynı şekilde, yine bu kural bilinmeden veya dikkate alınmadan Müminun suresinin 1–11. ayetlerine bakıldığında;Müminün; 1–11 Kesinlikle müminler kurtulmuşlardır, onlar namazlarında huşu içinde olanlardır, onlar boş şeylerden yüz çevirenlerdir, onlar zekâta ilişkin görevlerini işleyenlerdir, ve onlar ırzlarını koruyanlardır, ancak eşleri ya da sahip oldukları cariyeler hariç, bu konuda onlar kınanmış değillerdir. Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir. Onlar, emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir. Onlar namazlarını da koruyanlardır. İşte yeryüzünün hâkimiyetine ve ahiretin nimetlerine vâris olacak onlardır. Ki onlar Firdevs cennetlerine vâris olacaklardır; içinde de ebedî olarak ayette geçen “müminler” sözcüğünün eril ve çoğul bir yapıda olması sebebiyle ayetten lâfız olarak “müminlerin erkek olduğu” yolunda yine yanlış bir anlam çıkarmak mümkündür. Diğer taraftan, aynı kural gereği olarak 2–11. ayetlerde yer alan ve eril çoğul yapıdaki “müminler” sözcüğüne gönderilmiş olan bütün “onlar” sözcükleri ve “onlar” sözcüğüyle ifade edilen kişilerin nitelikleri de eril sözcüklerle ifade edilmiştir. Dolayısıyla, eril ifadelere bakarak, Müminun suresinin 1–11. ayetlerinden oluşan pasajda açıklananların, kadınlarla hiç ilgisi olmadığı kanaatine ki bu yaklaşım yanlıştır ve dinimiz açısından son derece vahim sonuçlara yol açabilir mahiyettedir. Çünkü yukarıdaki örnekler dışında, namaz, oruç, infak, sadaka, cihat, tövbe gibi Kur’an’daki bütün emirler ve yasaklar eril kalıplarla ifade edilmiştir. İşte, Arapçadaki bu kuralı bilmemekten kaynaklanan cehalet veya bu kuralı dikkate almayan bir mantık, Kur’an’daki emir ve yasaklarla ilgili olarak insanları; kadınların Allah’ın muhatabı olmadığı ve mükellef kılınmadığı gibi, hatta aşağıdaki ayetlere bakarak cennetin erkeklere mahsus olduğu gibi çarpık kanaatlere 31–36 Kesinlikle müttekiler için, Rabbinden bir karşılık ve yeterli bir bağış olarak korunaklar / kurtuluş mekânları; sulak bağlar, bahçeler, üzümler; hepsi bir seviye tomurcuklar çiçek bahçeleri; dolu dolu su kapları vardır. Orada boş bir söz ve yalan hem kadınların da Allah’ın emir ve yasaklarına muhatap ve mükellef oldukları konusu, hem de cennetin kadın ve erkek tüm hak edenler için olduğu konusu tartışmasızdır. Bu cehalet ve çarpık mantığın yol açabileceği en rezil sonuç ise, birilerinin çıkıp “Allah da erkektir” diyebilmesidir. Zira Yüce Rabbimizi niteleyen sözcükler de eril sözcüklerle ifade edilmiştir ve cehaletin karanlığında oluşmuş bir mantıkla insanların, Kur’an’daki eril sözcüklere bakarak böyle bir batağa saplanması çok uzak bir ihtimal olan ayetlerin manalarının saptırılması da, yine yukarıda belirttiğimiz kurallardan birinin bilinmemesinden, belki de art niyetle ihmal edilmesi veya saptırılmasından kaynaklanmaktadır. Sözünü ettiğimiz kural; çoğul sözcüklerin dişil yapıyla ifade edilmesi kuralı olup, saptırma ise; kural gereği dişil yapıda kullanılmış olan sözcüklerin, anlamlarının da dişileştirilmesi şeklinde yapılmıştır. Oysa sözcüklerin, Arapçanın bir kuralı gereği dişil yapıda olmaları dışında anlam olarak dişilikle alâkaları yoktur. Meselâ, Rahman suresinin aşağıdaki ayetlerinde sözü edilen eşler, Arapçanın kuralı gereği dişil yapıdaki sözcüklerle ifade edilmişlerdir ama dişil sözcükle ifade edilmiş olmaları, bunların gerçekte cinsiyeti kadın olan eşler olduğu anlamına gelmezRahman; 56 Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cinn tarafından dokunulmamış / elle, gözle değinilmemiş, bakışlarını eşine dikmiş eşler 70 Oralarda iyilikler, güzellikler 72 Çadırlara kapanmış parlak gözlü eş 74 Onlardan önce onlara ins ve cinn eşlerin, ne cinsiyetle ne de seksle alâkası vardır. Ayetlerde geçen “dokunulmamış” sıfatından, Rabbimizin ahirette, cennete girmeye hak kazananları, insanın bilmediği yeni yaratılmış eşlerle eşleştireceği anlaşılmaktadır. Bu eşlerin, insan tarafından bilinmeyen cinsten oldukları söylendiğine göre, bunların “dişi” olarak nitelenmesi yanlıştır eşlerle ilgili olarak bir de, bilgisizlik veya art niyetlerle yapılan çarpıtmalar sonucu, din kültürüne yanlış geçmiş olan “huri” sözcüğü vardır. “Huri” sözcüğünün ne anlama geldiğinin iyi anlaşılması için, önce aşağıdaki ayetleri dikkate almakta yarar vardırDuhan; 54 İşte böyle Onları parlak iri gözlülerle de ayetin daha iyi anlaşılması için 51–55. ayetlerden oluşan pasajın okunmasını 20 Art arda dizilmiş koltuklar üzerine yaslanmış olarak. Ve Biz onları parlak iri gözlülerle ayetin daha iyi anlaşılması için 17–28. ayetlerden oluşan pasajın okunmasını 48, 49 Yanlarında gözlerini onlara dikmiş, iri gözlüler vardır. Korunmuş yumurtalar gibidir ayetin daha iyi anlaşılması için 40–49. ayetlerden oluşan pasajın okunmasını ayetlerde “parlak iri gözlüler” olarak çevirdiğimiz sözcükler; “hur” ve “ıyn” sözcükleridir.“Hur” sözcüğü; “parlak siyah göz” demek olup, akı çok ak, karası da çok kara parlak, ferli olan ceylan gözü, sığır gözü gibi gözler için kullanılır. Yapı itibarıyla cem’ çoğul olan bu sözcük, hem eril yapıdaki “haver” sözcüğünün, hem de dişil yapıdaki “havra” sözcüğünün çoğuludur. Yani, hem erkeklerin hem de kadınların gözlerini ifade eder.“Iyn” sözcüğü ise, “büyük gözlüler” anlamında olup, bu sözcük de hem eril yapıdaki “a’yün” sözcüğünün, hem de dişil yapıdaki “ayna’” sözcüğünün çoğuludur. “Iyn” sözcüğü, Arapların iri gözlü kadınlar için kullandıkları “imreetün aynaün” ve iri gözlü erkekler için kullandıkları “racülün a’yünün” ifadelerinin her ikisini de anlam olarak tazammun “hur” sözcüğüyle hem de “ıyn” sözcüğüyle ifade edilen gözler, Arapların çok beğendiği göz tipleridir ve hem kadının hem de erkeğin güzelliğini anlatmak için kullanılır.“Hur” ve “ıyn” sözcükleri birlikte “Hurun ıynün” gibi kullanıldığında anlam; “iri parlak gözlüler” demek olur ki, bu özellik ayetlerde, cennette verilen eşleri nitelediğinden; “iri parlak gözlü eşler” anlamı kazanır. Bu sebeple, pek çok meal ve tefsirde geçen “iri parlak gözlü huriler” ifadesi yanlış bir çeviridir. Çünkü “parlak gözlüler” denince “hur” sözcüğünün lâfızdan yok edilmesi gerekmektedir. Bize göre “huri” sözcüğüyle ilgili bugünkü yanlış inanç da, sıfatların kişileştirildiği bu yanlış çeviriden kaynaklanmaktadır. Bu yanlış çevirinin dayandığı yanlış anlayış ise “hur” ve “ıyn” sözcüklerinin dişi olarak algılanmasıdır ki, eldeki bilgi ve belgelere göre bu algılama hatası ilk olarak Hasan Basrî ile başlamış ve arkadan da yüzlerce yalan ve tutarsız rivayetle ayet grubunda kimileri tarafından ileri sürülmüş olan bir yanlış anlayış daha vardır ki, ahlâk dışı olan bu anlayış 17. ayette bizim; “süreklileştirilmiş hep aynı bırakılmış çocuklar” olarak çevirdiğimiz ifade ile ilgilidir. Maalesef bazıları bu ifadenin; “sapık erkeklere verilen livata oğlanları” anlamına geldiğini ileri sürmüşler ve böyle bir ahlâksızlığı cennetin ödülü imiş gibi göstermişlerdir. Oysa bize göre “süreklileştirilmiş çocuklar” ifadesi; “büyümeyen, yaşlanmayan, hastalanmayan, ölmeyen ve bir çocuğun en sevimli çağında, yani 3–5 yaşlarındaki hâlinde olan robotvarî çocuklar” anlamına 26. ayetlerden anlaşıldığına göre cennette, içindeki müminleri mutlu edecek her türlü nimetin bulunmasından başka, onları orada rahatsız edecek boş söz, yalan, gıybet, sövgü, gürültü, alay gibi olgun insanları rahatsız edecek şeyler de ayetin sonundaki “selâm” ifadesinin anlamı “selâm” sözcüğü değil, bunun anlamı olan “sağlam, selim söz” 21–24 Ve o kişiler, Allah’ın birleştirilmesini istediği şeyi birleştirirler. Rabblerine haşyet duyarlar ve hesabın kötülüğünden o kişiler Rabblerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmişler, namazı ikame etmişler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açıkça infak etmişlerdir. Ve onlar çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldırırlar. İşte bu yurdun akıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanlar oraya adn cennetlerine gireceklerdir. Melekler de her kapıdan yanlarına girerler “Sabrettiğiniz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!”Ğaşiye; 11 Orada boş bir söz 31–36 Kesinlikle müttekiler için, Rabbinden bir karşılık ve yeterli bir bağış olarak korunaklar / kurtuluş mekânları; sulak bağlar, bahçeler, üzümler; hepsi bir seviye tomurcuklar çiçek bahçeleri; dolu dolu su kapları vardır. Onlar orada boş bir söz ve yalan 23 Ve iman edip salihat işleyenler, Rabblerinin izniyle içinde sürekli kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere girdirilirler. Oradaki selâmlamaları “selâm” Suresi 27–34. AyetlerVe sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! Onlar Dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler 8. ayette “ashab-ı meymene” şeklinde ifade edilen grup, burada “ashab-ı yemin” olarak ifade edilmiş olup, her iki ifade de “sağın ashabı” demektir. Burada aynı mana, iki farklı sözcükle ifade edilmek suretiyle Çeşitleme sanatı ayet gurubunda, sağın ashabına cennette verilecek nimetler açıklanmış ama bu açıklama dünya hayatındaki nimetlerin adları ile yapılmıştır. Buradan da, ahiretteki nimetlerin, insanın tanımadığı, bilmediği, aklının ermediği, idrakinin ötesinde olan şeyler olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Rabbimiz, cennet tanımlarının bir “örnek” olduğunu bildirmiştirMuhammed; 15 Takvalı davranmışlara vaat edilen cennetin örneği Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunlar, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimse gibi olur mu?Vakıa Suresi 35–38. AyetlerŞüphesiz Biz onları kiraz, muz, gölgeler, fışkıran su, … öyle bir inşa ile inşa ettik yarattık. Ki onları, sağın ashabı için albenili ve hepsi bir ayarda bakireler dokunulmamışlar kıldık yaptık.Bu ayetlerdeki ifadeler gelenekçiler tarafından, ayetlerde geçen niteliklerin “Müslüman hanımlar” veya “huriler” gibi ayetlerde bulunmayan öznelere gönderilmesi suretiyle çarpıtılmıştır. Çarpıtılmaya konu olan “urub”, “etrab” ve “ebkar” nitelemeleri, 35. ayetteki “hünne onlar” zamirini belirtmekte olup, “hünne onlar” zamiri ile kastedilenler de, bir önceki ayet grubunda sayılmış olan cennet nimetleridir. “Hünne onlar” zamirinin gönderilebileceği bir “kadınlar” ifadesi ise, gerek bu ayet grubunda gerekse bir önceki ayet grubunda mevcut değildir. Burada “onlar” zamirinin, “hünne” kalıbında, yani dişil yapıda olması, Arapçanın yukarıda açıkladığımız “Tüm çoğul sözcükler dişil yapı ile ifade edilirler” kuralı gereğidir. Bunun başka türlü olamayacağı, çarpıtılmaya konu olan nitelemeler tek tek irdelendiğinde daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadırUrub“Urub” sözcüğü, klâsik metinlerde hep kadınlara izafe edilmiş ve aşağıdaki ifadelerle anlamlandırılmıştır- “Eşlerine düşkün, kocalarına âşık olan kadınlar”- “Sevgisini güzel sözlerle ifade eden, çok seven kadın”- “Nazlı, naz yapan kadın”- “Sözleri güzel kadın”- “Eşlerine sevgilerini izhar eden kadınlar”- “Kocasına olan sevgisini güzel sözlerle, nazlı edalarla açığa vuran kadın”- “Kocasının kendisinden daha fazla zevk ve lezzet alması için, kocasına sevgi ile itaat eden güzel kadın”- “Eşlerine düşkünler”- “Konuşmaları Arapça olan kadın”İşin aslına göre; “urub” sözcüğü, “arube” ve “aribe” sözcüklerin çoğulu olup, sözcüğün kökünün anlamı; “ibane, izhar dışa vurma, açığa çıkarma” lisanın güzel konuşulması da “arube” sözcüğüyle ifade edilir ve bununla meramın açık açık ortaya konuşu, açıklanışı kastedilir. Lisan ül Arab; c6, s155Demek oluyor ki “urub” sözcüğünün anlamı kısaca; “açığa çıkaranlar, dışa vuranlar” demektir. Bu nitelik kadına izafe edilirse, yukarıdaki klâsik kaynaklarda yer alan yakıştırmalar arasından, “sevgisini güzel sözlerle ifade eden, eşlerine sevgilerini izhar eden kadınlar” mealine yakın olan tanımların, sözcüğün anlamına uyan tanımlar olduğu söylenebilir. Fakat ne yazık ki bu “açığa vurma” niteliği, ayetlerde, kadınların değil, kiraz, muz, gölgeler, fışkıran su gibi nimetlerin sıfatı olarak verilmiştir. Böyle olunca da “urub” sözcüğünün anlamı; “tadını, kokusunu, nefasetini, lezzetini dışa vuran, gösteren ortaya koyan” demek olmakta, buradan da cennet nimetlerinin çekici, beğeni uyandıran, albenili olduğu sözcüğü klâsik metinlerde, tıpkı “urub” sözcüğü gibi yine hep kadınlara izafe edilmiş ve aşağıdaki ifadelerle anlamlandırılmıştır- “Hep bir yaşta kadınlar”- “Aynı tarihlerde doğmuş kadınlar”- “Aynı yaşta olmak üzere otuz üç aşında kadınlar”- “Birbirine benzer ve birbirine yakın şekillerde olan kadınlar”- “Huyları itibarıyla birbirine yakın kadınlar”- “Aralarında kin ve kıskançlık olmayan kadınlar”İşin aslına göre “etrab” sözcüğünün lügat anlamı; “aynı zamanda doğmuş, bir birinden farkı olmayan” demektir. Lisan ül Arab; c1, s600Bu sözcüğün kadınlara izafe edilmesi durumunda, klâsik eserlerdeki ifadelerin anlamları, aşağı yukarı doğru olarak kabul edilebilirler. Ama yukarıda da söylediğimiz gibi bu nitelikler, cennette müminlere verilecek nimetlere izafe edilmiş niteliklerdir. Bu takdirde “etrab” sözcüğünün anlamı; “hepsi bir ayarda, bir seviyede” demek olur ki, buradan cennet nimetlerinin hepsinin kaliteli olduğu, içerisinde, çürük, kokan, ham, kusurlu olan bulunmadığı sözcüğünün çoğulu olan “ebkar” sözcüğünün lügat anlamı, erkek için kullanılırsa; “kadına yanaşmamış erkek”, kadın için kullanılırsa; “erkeğe yanaşmamış kadın” demektir. Lisan ül Arab; c1, s481–85Bu sözcük Türkçeye de aynı anlamla geçmiş olup, Türkçede evlenmemiş erkeğe; “bekâr, bakir”; evlenmemiş kadına da; “bakire” denmektedir. Dolayısıyla, “ebkar” sözcüğünün kadınlara sıfat olması hâlinde, “hepsi bekâr olan kadınlar” şeklinde çevrilmesinde bir sakınca yoktur. Ama konumuz olan ayette sözcük nesnelere, nimetlere izafe edildiğinden anlam; “el değmemiş, dokunulmamış, orijinalliği bozulmamış” demek olur. Nitekim bu sözcük mecazen “el değmemiş, kullanılmamış, işlenmemiş toprak, eskimemiş, yıpranmamış, yeni” anlamlarında Türkçede de “bakir topraklar”, “bakir orman” gibi ifadelerle “ebkar” sözcüğüyle nitelenmiş olan cennet nimetleri, başka ayetlerde farklı sözcüklerle ifade edilmiştirRahman; 56 Orada daha önce ins ve cinn dokunmamış hiç kimse tarafından elle ve gözle değilmemiş, bakışlarını eşine dikmiş eşler 74 Bunlardan önce onlara ins ve cann hiç kimse dokunmamıştır…Rahman suresinin ayetlerindeki ifadeler gayet açık olarak anlatmaktadır ki, cennet nimetleri dokunulmamış; daha evvel elle, gözle hissedilmemiş olacaktır. Yani ayetlerde bize, bildiğimiz dünya nimetlerinden örneklerle anlatılan bu nimetler, bilinen muzdan, kirazdan, koltuktan daha farklı şeyler olacaktır. Cennetteki nimetlerin bu nitelikleri ise, akıllı, düşünebilen insanları sevindirmekte ve özendirmektedir.
38. SAD SURESİ Bismillahirrahmanirrahim 1. Sad vel kur’ani ziz zikr 2. Belillezıne keferu fı ızzetiv ve şikkak 3. Kem ehlekna min kablihim min karnin fe nadev ve late hıyne mens 4. Ve cabu en caehüm münzirun minhüm ve kalel kafirune haza sahırun kezzab 5. E cealel alihete ilahev vahıda inne haza le şey’üy ucab 6. Ventalekal melaü minhüm enimşu vasbiru ala alihetiküm inne haza le şey’üy yürad 7. Ma semı’na bihaza fil milletil ahırah in haza illahtilak 8. E ünzile aliyhiz zikru mim beynina bel hüm fı şekkim min zikrı bel lemma yezuku azab 9. Em ındehüm hazinü rahmeti rabbikel azızil vehhab 10. Em lehüm mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma feyerteku fil esbab 11. Cündüm ma hünalike menzumüm minel ahzab 12. Kezzebet kablehüm kavmü nuhıv ve adüv ve fir’avnü zül evtad 13. Ve semudü ve kavmü lutıv ve ashabül eykeh ülaikel ahzab 14. İn küllün illa kezzeber rusüle fe hakka ıkab 15. Ve ma yenzuru haülai illa sayhatev vahıdetem ma leha min fevak 16. Ve kalu rabbena accil lena kıttana kable yevmil hısab 17. Isbir ala ma yekulune veskür abdena davude zel eyd innehu evvab 18. İnna sehharnel cibale meahu yüsebbıhne bil aşiyyi vel işrak 19. Vettayra mahşurah küllül lehu evvab 20. Ve şededna mülehu ve ateynahül hıkmete ve faslel hıtab 21. Ve hel etake nebeül hasm iz tesevverul mıhrab 22. İz dehalu ala davude fe fezia minhüm kalu la tehaf hasmani beğa ba’duna ala ba’dın fahküm beynena bil hakkı ve la tüştıt vehdina ila sevais sırat 23. İnne haza ehıy lehu tis’uv ve tis’une na’cetev ve liye na’cetüv vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab 24. Kale le kad zalemeke bi süali na’cetike ila niacih ve inne kesıram minel huletai le yebğıy ba’duhüm ala ba’dın ilellezıne amenu ve amilüs salihati ve kalılüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab 25. Fe ğaferna lehu zalik ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab 26. Ya davudü inna cealnake hhalıfeten fil erdı fahküm beynen nasi bil hakkı ve la tettebiıl heva fe yüdılleke an sebılillah innellezıne yedıllune an sebılillahi lehüm azabün şedıdüm bima nesu yevmel hısab 24. Ayet secde ayetidir. 27. Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylül lillezine keferu minen nar 28. Em nec’alüllezıne amenu ve amilus salihati kel müfsidıne fil erdı em nec’alül müttekıyne kel füccar 29. Kitabün enzelnahü ileyke mübarakül li yeddebberu ayatihı ve li yetezekkera ülül elbab 30. Ve vehebna li davude süleyman nı’mel abdinnehu evvab 31. İz urida aleyhi bil aşiyyis safinatül ciyad 32. Fe kale innı ahbebtü hubbel hayri an zikri rabbı hatta tevarat bil hıcab 33. Rudduha aleyy fe tafika mesham bis sukı vel a’nak 34. Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihı ceseden sümme enab 35. Kale rabbığfir lı veheb li mülkel la yembeğıy li ehadim mim ba’di inneke entel vehhab 36. Fe sehharna lehür rıha tecrı bi emrihı ruhaen haysü esab 37. Veş şeyatıyne küllü bennaiv ve ğavvas 38. Ve aharıne mükarranıne fil asfad 39. Haza ataüna femnün ev emsik bi ğayri hısab 40. Ve inne lehu ındena le zülfa ve husne meab 41. Vezkür abdena eyyub iz nada rabbehu ennı messeniyeş şeytanü bi nusbiv ve azab 42. Ürkud bi riclik haza muğteselüm baridüv ve şerab 43. Ve vehebna lehu ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem minna ve zikra li ülil elbab 44. Ve huz biyedike dığsen fadrib bihu ve la tahnes inna vecednahü sabira nı’ mel abd innehu evvab 45. Vezkür ıbadena ibrahıme ve ishaka ve ya’kube ülil eydı ve ebsar 46. İnna ahlasnahüm bi halisatin zikrad dar 47. Ve innehüm ındena le minel müstefeynel ahyar 48. Vezkür ismaıyle vel yesea ve zel kifl ve küllüm minel ahyar 49. Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab 50. Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab 51. Müttekiıne fıha yed’une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab 52. Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab 53. Haza ma tuadune li yevmil hısab 54. İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad 55. Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab 56. Cehennem yaslevneha fe bi’sel mihad 57. Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak 58. Ve aharu min şeklihı ezvac 59. Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar 60. Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi’sel karar 61. Kalu rabbena men kaddeme lena haza fezidhü azaben dı’fen fin nar 62. Ve kalu ma lena la nera ricalen künna neuddühüm minel eşrar 63. Ettehaznahüm sıhriyyen em zağat anhümül ebsar 64. İnne zalike le hakkun tehasumü ehlin nar 65. Kul innema ene münziruv ve ma min ilahin illellahül vahıdül kahhar 66. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehümel azızül ğaffar 67. Kul hüve nebün azıym 68. Entüm anhü mu’ridun 69. Ma kane liye min ılmin bil meleil a’la iz yahtesımun 70. İy yuha ileyye illa ennema ene nezırum mübın 71. İz kale rabbüke lil melaiketi innı halikum beşeram min tıyn 72. Fe iza sevveytühu ve nefahtü fıhi mir ruhıy fekau lehu sacidın 73. Fe secedel melaiketü küllühüm ecmeun 74. İlla iblıs istekbera ve kane minel kafirın 75. Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alın 76. Kale ene hayrum minh halaktenı min nariv ve halaktehu min tıyn 77. Kale fahruc minha fe inneke racım 78. Ve inne aleyke la’netı ila yevmid dın 79. Kale rabbi fe enzırni ila yevmi yüb’asun 80. Kale fe inneke minel münzarın 81. İla yevmil vaktil ma’mum 82. Kale fe bi ızzetike le uğviyennehüm ecmeıyn 83. İlla ıbadeke minhümül muhlesıyn 84. Kale fel hakku vel hakka ekul 85. Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeıyn 86. Kul ma es’elüküm aleyhi min ecriv ve ma enen minel mütekellifın 87. İn hüve illa zikrul lil alemın 88. Ve le ta’lemünne nebeehu ba’de hıyn
Forumlar SDN Konu Dışı Eğitim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız. Kuran'da Huriler yanlış mı yorumlandı Konuyu başlatan tony_almeida Başlangıç tarihi 28 Mayıs 2009 Bu konuyu okuyanlar 1 Katılım 6 Aralık 2008 Mesajlar 933 Reaksiyon puanı 4 Puanları 0 çalıntı Ozellikle bazi dabbetlerin ve hadiscilerin HURI carpitmasina tokat gibi bir yaklasim. HURİLER? Makaleyi yazan Yaseen Hadislere dayanarak bir takım gelenekçi Müslümanlar cennete girdiklerinde 70 tane huri ve bu dünyadan 2 tane inanan kadınla ödüllendirileceklerini düşünürler. Hadislerde ve günümüzde ve daha önce yapılmış Kuran çevirilerinde bulunan tasvirler, kadınları ve Allah'a ve Kuran'ın doğruluğuna inanan tüm erkekleri rencide edecek türdendir. Bu genç, güzel hurilerin geçtiği ayetleri toplama görevini ben üstlendim. Kuran'ın yorumunda bir yanlışlık olduğuna ikna olmuştum. Daha sonra bu ayetlerin anlaşıldığından çok farklı şeyleri ima ettiğini gördüğümde çok şaşırdım. Bu yalanın bu kadar sürmesine şok olmuştum. Bu ayetlerin içeriği yiyecek, içecek, rahat mobilyalar ve diğer "nesneler"di. Hala birçok Müslüman'ın inandığı gibi hurilerden bahsedilmiyordu. Hur kelimesi bir sıfattır ve saf / kristal beyazı anlamlarına gelir. Ayetlerdeki tanımlamaları incelemeden önce inşallah gidersek cennette kiminle birlikte olacağımıza kimlerle olunacak? İnananlar eşleriyle birlikte olacaklar. 3656'da geçen "ezvecuhum" -onların- eşleri kelimesi belli bir cinse hitap etmiyor. 225, 457 ayetleri eşleri saf / temiz olarak anlatıyor ezvacüm mütühheratün. 3654-56 Diyanet Vakfı 54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız. Arapçası Fel yevme la tuzlemü nefsün şey'ev vela tüczevne illa ma küntüm ta'melun Diyanet Vakfı 55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler. Arapçası İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun Diyanet Vakfı 56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar. Arapçası Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun Soylarından inançlarını izleyenler de bu kişilere katılır. 5921 Diyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar var ya! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir. Bu, 408 ayetinde tekrar doğrulanıyor 407-8 Diyanet Vakfı 7. Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar melekler, Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! derler. Diyanet Vakfı 8. Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin! Anahtar Kelimeler ve Yanlış Yorumlamalar Aşağıda bu "hurilerin" niteliklerini bugün yorumlandığı şekilde listeledim. Bu ayetlerin çoğunda çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir özne bulunmamakta ve anlaşılan çevirmenler, bu özneyi bulmak için önceki ayetlere veya içeriğe bakma gereği duymamış. Hurun temiz kadınlar / huriler bi hurin aynin iri gözlü huriler Kasiratut tarfi gözlerini sakınan huriler Kasiratut tarfi ayn gözlerini sakınan huriler Hayratun hisan güzel kadınlar Etraben yaşıt huriler Kevaibe etraben göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt huriler; güzel yaşıt eşler 'Uruben etraben mükemmel eşleştirilmiş. Şimdi bu "huri"lerin niteliklerini Kuran'dan inceleyelim. 55. Ayetteki "Kasiratut Tarfi" ve "hurun" Rahman Suresini cennetin gizli kalmış yönlerini ortaya çıkarmada anahtar surelerden biri olarak görüyorum. Bu Sure boyunca ilginç bir çiftelik ve karşıtlık teması işlenmiş. Bir not olarak şunu bilmenizi isterim ki Arapça'da isimler eril veya dişil formlarda olabiliyor ve 3'e ayrılırlar tekil, ikili ve çoğul. 55. Surede bunların arasındaki geçişlere tanık olacağız. İkiliden Çoğul Forma Geçiş 5546-61 Diyanet Vakfı 46. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır. Edip Yüksel 46. Rabbinin görkeminden korkan cin ve insan lar için iki cennet vardır. Arapçası Ve limen hafe mekame rabbihi cennetani. Diyanet Vakfı 47. Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 47. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Diyanet Vakfı 48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur. Edip Yüksel 48. Türlü besinlerle doludur her ikisi. Arapçası Zevata efnanin. Diyanet Vakfı 49. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 49. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani. Diyanet Vakfı 50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır. Edip Yüksel 50. İçlerinde akan pınarlar vardır. Arapçası Fiyhima 'aynani tecriyani. Diyanet Vakfı 51. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 51. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani Diyanet Vakfı 52. İkisinde de her türlü meyveden çift çift vardır. Edip Yüksel 52. İkisinde de her meyveden iki çeşit vardır. Arapçası Fiyhima min kulli fakihetin zevcani. Diyanet Vakfı 53. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 53. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani Diyanet Vakfı 54. Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır. Edip Yüksel 54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar, her iki cennetin meyveleri pek yakındır. Arapçası Muttekiiyne ala furuşim betainuha min istebrak ve cenel cenneteyni dan. Diyanet Vakfı 55. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 55. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani Diyanet Vakfı 56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Edip Yüksel 56. Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafından dokunulmamış, bakışlarını dikmiş eşler vardır. Arapçası Fihinne kasıratut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve la can Diyanet Vakfı 57. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 57. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani Diyanet Vakfı 58. Sanki onlar yakut ve mercandırlar. Edip Yüksel 58. Onlar yakut ve mercan gibidirler. Arapçası Ke ennehunnel yakıtı vel mercan Diyanet Vakfı 59. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 59. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani Diyanet Vakfı 60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir? Edip Yüksel 60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir? Arapçası Hel cezaul ıhsani illel ihsan Diyanet Vakfı 61. Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 61. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani Gördüğünüz gibi 5547-48 arası iki cennetten / bahçeden bahsediyor. Çift form olan "Fihinna" onların ikisinin içinde 5550 ve 5552 ayetlerinde geçen iki cennetin içindekileri ima ediyor. 5554 ayeti ise ikiye ayrılıyor, ilk kısım cennetle mükafatlandırılan erkek ve kadınların durumundan "Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar." İkincisi ise bahçelerdeki ağaçların meyvelerinin ne kadar rahat alınabileceğinden bahsediyor "İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır." 6923 ayetinde de "kutufuha daine" meyveleri sarkmış / yakın sözcüğüne rastlıyoruz. 6922-23 Diyanet Vakfı 22. Yüce bir cennette, Edip Yüksel 22. Yüksek bir cennette bahçede, Diyanet Vakfı 23. Meyveleri sarkmış halde. Edip Yüksel 23. Meyveleri ulaşılabilecek mesafededir. 5550 ve 5552'de bulunan çift formlardan "fihina" onlarda çoğul dişil forma geçiş görüyoruz, yani bunlar "iki bahçede bulunan" "varlıkları" betimliyor olamaz. "Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz??" Arapçası "Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani" "Tukezzibani" yalanlamak fiili ikili yapıda. "Hüna" zamirinin işaret ettiği kalan tek makul nesne 5554 ayetinin sonundaki "meyveler"dir. İffetli olmak Kuran'da her zaman "hifzul ferc" olarak geçer, "kasıratut tarfi" ayete bakıldığında zorlama bir anlam olarak göze çarpıyor. Bu kelimenin bakışları / gözleri kaçırmak olduğu var sayılıyor. Ancak gözleri alçaltmak Kuran'da 2430 ve 31 ayetlerinde olduğu gibi "ğadül besar" olarak geçer. Cennet iffet ve namus kavramlarının olduğu bir yer değildir zaten. Cennet inananların ödüllendirileceği ve bir daha yaptıklarından sorumlu tutulmayacağı bir yerdir. "Bakışlarını alçaltmak" buraya uymadığı gibi Kuran incelendiğinde de tutarsız olduğu görülecektir. "Kasırat" kelimesinin kökü "kasera" kısaltmak anlamına gelir. "Taraf" kelimesi ise "uç" demektir, 11114 ve 20130 ayetlerinde geçer. Aynı zamanda kol ve bacak yani insan vücudundaki uzuvlar, "el etraf" uçlar kelimesiyle anlatılabilir. Bu nedenle "kasıratut tarfi" ellerinizi bile uzatmadan veya hiçbir çaba sarf etmeden kolayca yetişilen meyvelerin tanımlarından biridir. Cennetin meyvelerinin kolayca ulaşılabilirliğini 7614 ayeti de şöyle anlatır 7614 Diyanet Vakfı 14. Cennet ağaçlarının gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. Edip Yüksel 14. Ağaçların gölgesi üzerlerine sarkmış ve meyveler yaklaştırılarak koparılmaları kolaylaştırılmıştır. Arapçası Ve daniyeten 'aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen "lem yatmishunne insun kablehum ve la can" onlara ne cin ne insan dokundu? Bağlam "hurilerden" bahsediyor olsaydı yukarıdaki ayet daha sonra bunlara dokulacak gibi bir anlama gelirdi. Bu yakışıksız, hayali bir "dokunmak" olarak kullanılan kelime "messe" veya "temesse"'dir 2236-237, 347, 1920, 3349, 583-4, vb... 5557'deki "tamase" denemek / tatmak / bozmak veya tüketmek olarak çevrilebilir. Cennetteki yiyecek ve içecekler Dünya'da tadılanlar gibi olmayacak, saf ve her açıdan mükemmel olacaklar. 5558'deki "yakuplar ve mercanlar gibi" sözü de yine bu meyvelerden bahsediyor. Hayratun Hısan 5570 5562-74 Diyanet Vakfı 62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.. Edip Yüksel 62. O ikisinin ötesinde iki cennet daha var. Arapçası Ve min dunihima cennetan Diyanet Vakfı 63. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 63. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban Diyanet Vakfı 64. Bu cennetler koyu yeşildirler. Edip Yüksel 64. Yemyeşildirler. Arapçası Mudhammetan Diyanet Vakfı 65. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 65. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban Diyanet Vakfı 66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır. Edip Yüksel 66. İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır. Arapçası Fihima aynani neddahatan. Diyanet Vakfı 67. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 67. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban Diyanet Vakfı 68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır. Edip Yüksel 68. Her ikisinde de meyvalar, hurmalar ve narlar vardır. Arapçası Fihima fakihetuv ve nahluv ve rumman Diyanet Vakfı 69. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 69. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban Diyanet Vakfı 70. İçlerinde huyu güzel yüzü güzel kadınlar vardır. Edip Yüksel 70. Her ikisinde de iyilikler, güzellikler vardır. Arapçası Fihinne hayratun hısan Diyanet Vakfı 71. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 71. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban Diyanet Vakfı 72. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş hûriler vardır. Edip Yüksel 72. Çadırlara kapanmış güzeller Arapçası Hurum maksuratun fil hıyam Diyanet Vakfı 73. Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Edip Yüksel 73. Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? Arapçası Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban Diyanet Vakfı 74. Bunlara onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. Edip Yüksel 74. Daha önce onlara ne insan ne de cin dokunmamıştı. Arapça Lem yatmishunne insun kablehum ve la can 5570 ayetindeki "Fihinne hayratun hısan" 5562, 5564, 5566 ve 5568 ayetlerinde ikili yapıdan fihima çoğul dişil yapıya fihina geçiş var. Bundan dolayı zamirin bildirdiği iki bahçe veya içindekiler değil 5568'den önce bahsedilen "meyve, hurma ve narlardır." "Hayrat" ve "hisan" kelimeleri sıfattır ve ayette çevirmenlerin eklediği gibi bir özne geçmez. "Fihinne hayratun hısan" "Onlarda üstün iyilik / faydalar vardır" 5572'deki "Hurum maksuratun fil hıyam" anlatılmakta olan şeylerin meyveler ve bunların niteliklerinin devamıdır. Ayette yine bir özne yok. "Hurun" saf / temiz demektir. Artı ayette anlatılanın çadırlara kapatılmış "huriler" olduğunu düşünmek mantıksızdır. "Maksuratun fil hıyam" hemen yakında olan yığın halindeki meyveleri anlatıyor. 5574 tekrar bu meyvelerin daha önce kimse tarafından tüketilmemiş olduklarını yazar Daha önce onlara ne insan ne de cin dokunmamış / tüketmemiştir. Büyük Gözlü Huriler? 5622 5615-24 Diyanet Vakfı 15. Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler, Edip Yüksel 15. Lüks mobilyalar üzerinde, Arapçası 'ala sururin medunetun Diyanet Vakfı 16. Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar. Edip Yüksel 16. Karşılıklı yaslanmışlardır. Arapçası Muttekiiyne 'aleyha mutekabiliyne Diyanet Vakfı 17. Çevrelerinde, hizmet için ölümsüz gençler dolaşır; Edip Yüksel 17. Onlara ölümsüz gençler servis yaparlar. Arapçası Yetufu 'aleyhim veldanun muhalledune Diyanet Vakfı 18. Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. Edip Yüksel 18. Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle. Arapçası Biekvabin ve ebariyka ve ke'sin min ma'ıynin Diyanet Vakfı 19. Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. Edip Yüksel 19. Ne ara verirler ne de yorulurlar. Arapçası La yusadda'une 'anha ve la yunzifune Diyanet Vakfı 20. Onlara beğendikleri meyveler, Edip Yüksel 20. Ve beğendikleri meyveler... Arapçası Ve fakihetin mimma yetehayyerune Diyanet Vakfı 21. Canlarının çektiği kuş etleri, Edip Yüksel 21. Canlarının çektiği kuş etleri... Arapçası Ve lahmi tayrin mimma yeştehune Diyanet Vakfı 22. İri gözlü hûriler, Edip Yüksel 22. Güzel eşler... Arapçası Ve hurun 'ıynun Diyanet Vakfı 23. Saklı inciler gibi. Edip Yüksel 23. Korunmuş inciler gibi... Arapçası Keemsalillu'luilmeknuni Diyanet Vakfı 24. Yaptıklarına karşılık olarak verilir. Edip Yüksel 24. Yapmış olduklarına bir karşılık olarak verilir. Arapçası Cezaen bima kanu ya'melune Öncelikle bahsi geçen nesnelere bakalım 5615 Rahat mobilyalar/Cevherlerle işlenmiş tahtlar 5618 Temiz bir içkiyle doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle 5620 İstedikleri meyveler 5621 İstedikleri kuş etleri 5622 "vehurun aynun" -Bunlar iri gözlü kadınlar olabilir mi?- Dikkat ederseniz, ayette bazı çevirmenlerin ayete, orijinalinde olmayan kadınlar / eşler gibi kelimeler ilave ettiğini göreceksiniz. Cümledeki tek özne "göz" olarak anlaşılan "ayn" kelimesidir. Listedeki diğer nesneler ise inanan kadın ver erkekler için verilecek birer objedir. 22. ayetteki bu "varlıklar" diğelerinin aksine detaylı bir şekilde anlatılmamış, sadece gözlerinin büyük ve saf olduğu belirtilmiş. Bu da Kuran'ın gerçek manasını yok etmek için çevirmenlerin ürettiği bir fantaziden başka bir şey değildir. "Hurun" kelimesi yalnızca saf ve kristal beyazı anlamına gelir. "Ayn" ise hem "göz" hem de "pınar" anlamına gelebilmektedir. İki kullanımda Kuran'da yaygındır Ayn kelimesinin "göz" anlamına geldiği ayetler için şu ayetlere bakın 313, 545, 583, 7116, 7179, 7195, 844, 1131, 1284, 1588, 1828, 2040, 766 vb&8230; "Pınar" anlamları için 260, 7160, 1545, 2657, 5550, 5566, 7618 etc&8230; "Hurun Aynun" temiz / berrak nehirler demektir. 225 Diyanet Vakfı 225 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara bazı yönlerden dünyadakine benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada ebedî kalıcılardır. 457 Diyanet Vakfı 457 İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu tatlı bir gölgeye koyarız. Aniden, 55. surede resmi çizilen ve cennetin vazgeçilmez öğesi olan "saf nehirlerin" 56. Surenin de bir parçası olduğunu görüyoruz. 56. Sureyi tekrar çevirip taşların nasıl yerlerine oturduğunu görelim 5618-24 "Doldurulmuş bardaklar, sürahiler, ve kadehler bunların doldurulduğu temiz pınarlar. Onları temiz pınar/gözlerle evlendiririz? 4453-55 Diyanet Vakfı 53. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar. Edip Yüksel 53. İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar. Arapçası Yelbesune min sündüsiv ve istebrakım mütekabiliyn Diyanet Vakfı 54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz. Edip Yüksel 54. Bu böyledir; onlara güzel eşler vermişizdir. Arapçası Kezali ve zevvecnahüm bi hurin ıyn Diyanet Vakfı 55. Orada, güven içinde canlarının çektiği her meyveyi isterler. Edip Yüksel 55. Tam bir güvenlik içinde her meyveyi isterler. Arapçası Yed'une fiha bi külli fakihetin aminiyn Cennette Allah kimse için nikah merasimi düzenlemeyecek. Ayeti çevirenler her zamanki gibi bu ayete de erkek psikolojisiyle bakmışlar ki kadınların müttakilere 4451 dahil olmadığını düşünmüşler. Adil olan daha önce ayetlerde gösterdiğimiz gibi inananların eşleriyle ve soylarıyla beraber olmasıdır. 4454 ayetinde geçen "zevvece" fiili "eşleştirdi" anlamına gelir. Bu iki farklı şeyi birbirine katmak değildir, bunun anlamı Allah'ın hediyelerinden biri olan saf pınarları daha önce bahşedilenlere ipek ve satin giysi katmaktır. İnananlara temiz pınarlar 4454, bunlara uyan ipek ve satinden elbiseler 4453 verilecek ve huzur içinde her istedikleri meyveden yiyebilecekler 4455. "Zevece" ile aynı kökten gelen "ezvece" her zaman "eşler" anlamına gelmez. 3858 ayetinde de göreceğimiz gibi "arttırma / ikiye katlama / birleştirme" anlamına da gelir. 3855-60 Diyanet Vakfı 55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır. Edip Yüksel 55. Bu böyledir; azgınlar ise kötü bir yeri hakederler. Arapçası Haza ve inne lit tağıyne le şerra meab Diyanet Vakfı 56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma yeridir. Edip Yüksel 56. Cehennemde yanarlar; ne kötü bir duraktır. Arapçası Cehennem yaslevneha fe bi'sel mihad Diyanet Vakfı 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar! Edip Yüksel 57. İşte onu tatsınlar Kaynar su ve irin. Arapçası Haza fel yezukuhu hamımüv ve ğassak Diyanet Vakfı 58. Buna benzer daha türlü türlü başkaları da vardır. Edip Yüksel 58. Bunlara benzer daha başkaları da vardır. Arapçası Ve aharu min şeklihı ezvac Diyanet Vakfı 59. İnkârcıların liderlerine İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur denildiğin de, liderler Onlar rahat yüzü görmesin derler Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir. Edip Yüksel 59. "Bunlar sizinle birlikte paldır küldür sürüklenen bir gruptur." denilince, cehennemdeki liderler "Onlar hoş gelmediler. Onlar ateşte yanacaklar." Arapçası Haza fevcüm muktehımüm meaküm la merhabem bihim innehüm salün nar Diyanet Vakfı 60 . Liderlere uyanlar ise Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler. Edip Yüksel 60. Onlar da derler ki, "Aslında siz hoş gelmediniz. Bizi bu duruma siz soktunuz; ne kötü bir son!" Arapçası Kalu bel entüm la merhabem biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi'sel karar Başka bir eşleştirme durumu ayetler 5219-21 Diyanet Vakfı 19. Onlara Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin,için denilir. Edip Yüksel 19. Yapmış olduklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için. Arapçası Kulu veşrabu heniem bima kuntam ta'melun Diyanet Vakfı 20. Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak"Onları,ceylan gözlü hûrilerle evlendirmişizdir Edip Yüksel 20. Dizilmiş koltuklara yaslanmışlardır ve onları güzel eşlerle eşlendirmişizdir. Arapçası Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıyn Diyanet Vakfı 21. İman eden ve soylarından gelenlerde, imanda kendilerine tâbi olanlar var ya! İşte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların amellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir. Edip Yüksel 21. Soyları tarafından izlenen inananlara soylarını da katarız ve onların yaptıklarından hiç bir şeyi eksiltmeyiz. Herkes kazanmış olduğu şeylerin bir ipoteğidir. Arapçası Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi imanim elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey' kullumriim bima kesebe rahin 5220 yiyecek ve içeceğin yanında iman edenlere verilecek saf pınarları anlatıyor. En Kötü Tanım Kevaib = tomurcuklanmış göğüsler? 7831-36 Diyanet Vakfı 31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır. Edip Yüksel 31. Erdemliler için kurtuluş vardır. Arapçası İnne lilmuttekıyne mefazen Diyanet Vakfı 32. Bahçeler,bağlar, Edip Yüksel 32. Bağlar, bahçeler... Arapçası Hadaika ve a'naben Diyanet Vakfı 33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, Edip Yüksel 33. Genç ve yaşıt eşler... Arapçası Ve keva'ıbe etraben Diyanet Vakfı 34. Ve içki dolu kâseler . Edip Yüksel 34. Dolu kadehler... Arapçası Ve ke'sen dihakan Diyanet Vakfı 35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler. Edip Yüksel 35. Orada ne bir boş söz ne de bir yalan işitmezler. Arapçası La yesme'une fiyha lağven ve la kizzaben Diyanet Vakfı 36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır. Edip Yüksel 36. Rabbinden bir karşılık; hesaplanmış bir armağandır. Arapçası Cezaen min rabbike 'ataen hısaben Bazı Kuran çevirilerinde ve lügatlarda, kevaib kelimesinin İslam'ın mesajına hiç yakışmayan tanımlarına rastladık. Bunlara göre bu kelime kadınların göğüslerini anlatıyordu. 7831'e bakılırsa cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu ödüllerin takva sahiplerine bahşedileceğini görebiliriz. Kadınlara da tomurcuklanmış göğüslü huriler mi verilecek? Bir önceki ayetin içeriği 7832 bahçeler ve bağlar. Kevaib kelimesinin tekili "kâbe"dir. Bu Kuran'da geçen Kabe'nin dışında tek bir üzümü anlatmak için de kullanılır. Bu nadir rastlanan bir anlam da değildir, bulunduğum yerde Kuzey Afrika; hala üzüm için bu kelimeyi kullanıyoruz. Artı ayette çevirmenlerin hayal ettiği gibi bir isim yok kız, kadın vs... Kevaib ancak "etraben" hep aynı kalan / bozulmayan sıfatını niteleyen özne olabilir. 7831, 7832 ve 7833 ayetleri arasındaki mantıksal bağlantıya da dikkatinizi çekerim Bahçelerde, bağlar var 7831. Bağlardan kişi üzüm toplayabilir 7832. Üzümlerden, içki elde edilebilir 7833. Üç ayet de bahçeleri, meyveleri ve içecekleri anlatıyor. Bağlar ve bahçeler 7831 ile dolu kadehlerin arasına konulan "huriler" ayetin manasını öldürüyor. 7831-36 ayetleri aynı zamanda 7822-27 ayetlerinin zıttı olarak düşünülebilir. İlki takva sahiplerinin bahçeler, meyveler ve içecekler ile başarısını diğeri ise azgınların cehennemde içecek soğuk bir şey bulamayacağını ancak kaynar su ve irin içeceklerini anlatıyor 7825. "Etraben" sıfatı genelde "aynı yaş/yaşıt" olarak çevrilir. Diğer anlamları ise tüm nitelikleri ve görünüşleri ile "birbirine uyan" veya "bozulmayan"dır. 3852 ve "kasıratüt türfi etrabun" 3849-54 Diyanet Vakfı 49. İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır. Edip Yüksel 49. Bu bir mesajdır Erdemliler için güzel bir gelecek, Arapçası Haza zikr ve inne lil müttekıyne le husne meab Diyanet Vakfı 50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır. Edip Yüksel 50. Ve kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır. Arapçası Cennati adnim müfettehatel lehümül ebvab Diyanet Vakfı 51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler. Edip Yüksel 51. Orada konfor içinde bol meyve ve içecek isterler. Arapçası Müttekiıne fıha yed'une fıha bi fakihetin kesırativ ve şerab Diyanet Vakfı 52. Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır. Edip Yüksel 52. Yanlarında gözlerinin içine bakan yaşıtları vardır. Arapçası Ve ındehüm kasıratüt türfi etrab Diyanet Vakfı 53. İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır. Edip Yüksel 53. Hesap Günü için size söz verilen budur. Arapçası Haza ma tuadune li yevmil hısab Diyanet Vakfı 54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur. Edip Yüksel 54. Bizim bu rızkımız tükenmez. Arapçası İnne haza le rizkuna ma lehu min nefad 3851 ayeti takva sahiplerinin dinlenirken meyve ve içecek isteyecekleri belirtiliyor. 3852 de bu çağrıya bir cevap olarak hemen uzanacakları yerde istediklerinin biteceği anlatılıyor. Meyvelerin ve içeceklerin hiçbir zaman bozulmayan ferahlatıcı bir tadı olacak. 3854 ayetinde bu RIZKLARIN le rizkuna ma lehu min nefad hurilerin değil tükenmeyecek kadar olduğu vurgulanıyor. Kısalan göz kapakları olacak, yumurtalar gibi korunmuş gözler 3748-49 Paragrafın başlığı şaka mahiyetinde değildir, ayetin kelime kelime çevirisi budur. 3740-49 Diyanet Vakfı 40. Bu azaptan Ancak Allah'ın hâlis kulları istisnâ edilecek. Edip Yüksel 40. Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları hariç. Arapçası İlla ıbadellahil muhlesıyn Diyanet Vakfı 41. Bunlar için bilinen bir rızık vardır. Edip Yüksel 41. Onlar bilinen bir rızkı haketmişlerdir. Arapçası Ülaike lehüm rizkum ma'lum Diyanet Vakfı 42. Türlü türlü meyveler vardır. Ve onlar ağırlanırlar. Edip Yüksel 42. Meyvelerle ağırlanacaklardır. Arapçası Fevakih ve hüm mükramun Diyanet Vakfı 43. Naîm cennetlerinde . Edip Yüksel 43. Nimet cennetlerinde. Arapçası Fı cennatin neıym Diyanet Vakfı 44. Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar. Edip Yüksel 44. Karşılıklı koltuklar üzerinde. Arapçası Ala sürurim mütekabilın Diyanet Vakfı 45. Onlara pınardan doldurulmuş kadehler dolaştırılır. Edip Yüksel 45. Onlara pınarlardan doldurulmuş kadehler sunulur. Arapçası Yütafü alyhim bi ke'sim mim meıyn Diyanet Vakfı 46. Berraktır, içenlere lezzet verir. Edip Yüksel 46. Durudur, içenlere zevk ve lezzet verir. Arapçası Beydae lezzetil lişşaribın Diyanet Vakfı 47. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar. Edip Yüksel 47. Onda ne başağrısı ne de sarhoşluk vardır. Arapçası La fıha ğavlüv ve la hüm anha yünzefun Diyanet Vakfı 48. Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır. Edip Yüksel 48. Yanlarında da, gözlerinin içine bakan güzel eşler... Arapçası Ve ındehüm kasıratüt tarfi ıyn Diyanet Vakfı 49. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır. Edip Yüksel 49. Kornumuş yumurtalar gibidirler. Arapçası Ke ennehünne beydum meknun "Taraf" göz kapağı değil de uzuv olarak aldığımızda, "kasıratüt tarfi" tabiri "bakışlarını kaçıran" değil de "hemen yakında / ellerin altında" olacaktır. "Ayn" göz/pınar kelimesi de yine pınarları anlatıyor. Yumurtalar olarak çevrilen "beydun" kelimesi 3746 ayetinde geçen "beydae" kelimesinin tekilidir. Böylece 3748-49 yeni çevirisi şöyle oluyor "Ellerinin altında / hemen yakınlarında pınarlar olacak" "İyi korunmuş kristal beyazımsı / beyazı gibi" Dikkat ederseniz 3741 ayeti yine rızıklar üzerinde vurgu yapıyor. "Ebkaren" Bakireler mi? 5636 5627-38 Diyanet Vakfı 27. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! Edip Yüksel 27. Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar! Arapçası Ve ashabulyemiyni ma ashabulyemiyni Diyanet Vakfı 28. Düzgün kiraz ağacı, Edip Yüksel 28. Dikensiz meyve ağaçları, Arapçası Fiy sidrin mahdudin Diyanet Vakfı 29. Meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları, Edip Yüksel 29. Salkımları sarkmış muz ağaçları, Arapçası Ve talhın mendudin Diyanet Vakfı 30. Uzamış gölgeler, Edip Yüksel 30. Uzamış gölgeler, Arapçası Ve zıllin memdudin Diyanet Vakfı 31. Çağlayarak akan sular, Edip Yüksel 31. Fışkıran sular, Arapçası Ve main meskubin Diyanet Vakfı 32. Sayısız meyveler içindedirler; Edip Yüksel 32. Ve bol meyveler içindedirler. Arapçası Ve fakihetin kesiyretin Diyanet Vakfı 33. Tükenmeyen ve yasaklanmayan Edip Yüksel 33. Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler! Arapçası La maktu'atin ve la memnu'atin Diyanet Vakfı 34. Ve kabartılmış döşekler üstündedirler. Edip Yüksel 34. Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar üzerindedirler. Arapçası Ve furuşin merfu'atin Diyanet Vakfı 35. Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yeni yarattık. Edip Yüksel 35. Biz kadınları yeniden biçimlendirdik. Arapçası İnna enşe'nahunne inşaen Diyanet Vakfı 36. Onları, bâkireler kıldık. Edip Yüksel 36. Onları, gençleştirdik. Arapçası Fece'alnahunne ebkaren Diyanet Vakfı 37. Eşlerine düşkün ve yaşıt. Edip Yüksel 37. Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir. Arapçası 'Uruben etraben Diyanet Vakfı 38. Bütün bunlar sağdakiler içindir. Edip Yüksel 38. Sağ tarafta olanlar içindir. Arapçası Liashabilyemiyni 5635-37 arası tekrar "hatalı hüviyet"e örnek. Bu ayetler bir özne içermiyor huriler, kadınlar vs.... Sadece 5635'te dişil çoğul zamir "-hunne" enşe'na-hunne var. Aynı şekilde 5636'da da birşeye hitap eden -hünne zamiri mevcut Fece'alna-hunne. Bu zamir 5634'te geçen özneyi rahat mobilyalar / yükseltilmiş döşekleri furuşin merfu'atin niteliyor. Gramerdeki hatayı görmüş olacak ki M. Esed "Message of the Quran" kitabında yükseltilmiş eşler olarak çevirmiş. Aslında kanepe veya döşek anlamına gelen "firaş" kelimesinin mecaz olarak eşleri anlattığını not düşmüş. Kuran'da eşler "ezvec" olarak geçer yani bu çeviri zorlamadır. Üstelik 5634-37'de anlatılan "kişi veya kişiler" ödüllendirilmiyor, aksine onlarda ödülün bir parçası ve cennetteki nesneler ile birlikte listelenmişler. "Ebraken" kelimesini bakire olarak çevirmek nahoş ve kabul edilmez bir şeydir. Arapça'da bakire kelimesi "'ıdrae"dir ve Kuran'da geçmez. Bu kelimenin anlattığı şeyin mobilyalar olduğunu öğrendiğimize göre alternatif anlamlara bakıyoruz taze / yeni / temiz. Bu cennetteki diğer nesnelerin tanımı ile tutarlılık gösteriyor temiz olmaları. "Uruben" temiz, kusuru bulunmayan demektir. "Etraben"i zaten gördük. Her nitelik bakımında uyumlu / bozulmayan demek. Şimdi 5634-37'nin muhtemel çevirisini yapalım Ve yükseltilmiş döşekler, Biz onları o şekilde yarattık, Onları temiz / yeni kıldık, Kusursuz ve eskimeyen / uyumlu Sağdakiler için! Christoph Luxenberg'in Çalışması Almanya'da bir üniversite alimi; Christoph Luxenberg takma adıyla bir kitap yayınladı. Kitabın adı "Kuran'ı okumanın Süryani ve Arami yolu Kuran'ın lehçesini çözmek için bir katkı"idi. Kitabında o da benimle aynı sonuçlara ulaştı ve bu ayetlerin içecek ve meyvelerden bahsettiğini belirtti. Almanca bilgim olmadığı için kitabın yorumlarından anladığım kadarıyla Kuran ayetlerinin bazılarının ancak Süryani ve Aramice bilgisiyle çözülebileceğini yazmış. İlgili kitap hakkında Guardian gazatesinin yapmış olduğu haberi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz İngilizce ml Umarım makalede Kuran'ın yine kendisi en güzel tefsiri yaptığını ve tutarlılığını gösterebilmişimdir. Sonuç Allah'a inanıp Kuran'ı rehber edinenler ahirette sevdiklerine kavuşacaklarına inananlar için benim yorumum onlara şaşırtıcı gelmeyecektir. "Huri"lerin varlığına inananlara gelince, onlara Kuran'ı iyice okuyup düşünmeye davet ediyorum; Allah ve indirdiği rehberden başka hiçbir kaynak savunulmamalı. "Şehit"lere ve inananlara 72 huri sözü ancak şeytandan gelebilir, Allah'tan gelemez. Bu görüşü destekleyenler ve başkalarına aşılayanlar Allah'ın huzuruna çıkacaklarını unutmasınlar. Diğer sapkınlıklarla birleşince, bu yozlaşma insanlara fena suçlar işlettirip masumların ölümüne sebep olabiliyor. Allah bizi rahmetiyle sevindirsin ve sevdiklerimize ahirette kavuşmayı nasip etsin. Allah'a hamd olsun! Uzun suredir cevirmeyi dusundugum bu makaleyi cevirmis. Hurilerle ilgili ilginc Kurani yaklasim. çalıntı 2 Katılım 18 Ocak 2009 Mesajlar 892 Reaksiyon puanı 1 Puanları 0 tesekkur ederim paylasimin için su an yazinin tumunu okuyacak konsantrasyonu kendimde bulamadim.. bu hurilerin erkek olaninin adi ne idi? bilen varmi ? 3 Katılım 29 Mayıs 2008 Mesajlar 370 Reaksiyon puanı 0 Puanları 0 tesekkur ederim paylasimin için su an yazinin tumunu okuyacak konsantrasyonu kendimde bulamadim.. bu hurilerin erkek olaninin adi ne idi? bilen varmi ? hurinin erkegidemi var? 4 Katılım 15 Mart 2009 Mesajlar 273 Reaksiyon puanı 0 Puanları 0 evet onlar nuriler cübbeli hocamızın insanlara anlayacağı cinsten darbımesaller son cennete girenin 10 bu dünya büyüklüğünde mekanı olacağı bize müjdelenmişse bunu dolduracak niğmetlerde verilecektir Rabbim demişse verecektir. Arablardaki sosyal yaşam göz önüne alındığında mükafatta o cinstendir 5 Katılım 1 Ağustos 2009 Mesajlar 1 Reaksiyon puanı 0 Puanları 0 bu yaziyi yayinladiginiz icin cok tesekkur ederim. kuran meali okuyorum. ne zamanki huriler ve bakire esler verilecek yazili ayetlere geldim bir anda ne dusunecegimi sasirdim. cenneti oyle hayalimde canlandirmak beni derinden üzdü. kuran kadin ve erkek konusunda hep tutarli ve adil. ayricalik veya farklar varsa ki bunlar her zaman gerekce ile aciklanmis. huriler ve bakire esler verilcek tariflerine gelinceye degin huzur icinde kuran okudum. sonra düsündüm. olsa olsa daha önce de yasandigi bilinen baska bir tercüme ve yorum hatasi olabilir diye karar verdim. gercekten de oylemis gibi gorunuyor. cok tesekkur ederim. ilk isim bu yaziyi tukce mealini okudugum kuranı tercüme eden professörlere göndermek olucak. 6 SDN Okuru SDN Okuru Bende çok teşekkür ederim, az önce eşimle konuşurken bu konu hakkında Kuran'da o şekilde yazılmadığını düşündüğümü, o şekilde ise de buna anlam veremediğimi söylediğimde eşim bana deme öyle dedi, içim içimi yedi araştırdım nihayet bu güzel yazıyı buldum, tekrar tekrar teşekkürler artık böyle düşünen sapkın zihniyetlere bir açıklama yapabileceğim bu konuda, yazının sonunda da dediği gibi bu dünyada ayrılsak bile ahirette birlikte olmak üzere Allah bizi rahmetiyle sevindirsin ve sevdiklerimize ahirette de kavuşmayı nasip etsin. 7 Katılım 20 Mart 2010 Mesajlar 356 Reaksiyon puanı 0 Puanları 0 sitesi yetkililerinin İslami ilim seviyesi nedir? Yoksa sadece meallerde geçen çeviriler ile mi bu hükme varmışlar? Kur'an-ı Kerim meallerinin Tefsir olmadan meal okumak Kur'an'ı anlamak için yeterli gelmeyebiliyor. Ayrıca 1400 yıl oyunca gelen bir sürü İslam alimi oldu. Bakın 1- 2 zat değil birçok İslam alimi geldi ancak böyle bir sonuç ile karşımıza çıkan yok. Benzer konular Forumlar SDN Konu Dışı Eğitim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
inne haza le rizkuna ma lehu min nefad